Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Mutabakat safsatası

Anayasanın değişmesini istemeyenler, "açık açık reddedenler" ve "ister gibi görünüp de aslında istemeyenler" olarak ikiye ayrılıyorlar.
Tıpkı, Avrupa Birliği'ne girmeyi açıkça reddeden delikanlılar ve ister gibi yapıp taş koyan madrabazlar gibi.
Öyle ya da böyle, her iki grubun da "Allah'ın ipi" gibi sımsıkı sarıldığı bir kavram var: Mutabakat... Osmanlıcası böyle.
Frenkçesi, consensus.
Türkçesi, uzlaşma.
Bu arada "katılımcılık, çoğulculuk" falan gibi her çemiş yarı- aydının ağzına pelesenk ettiği genelgeçer laflar da pek revaçta tabii...
Fakat, uzlaşmaya asla niyeti olmayan kişilerle nasıl uzlaşma sağlanabileceği sorusuna hiçbiri yanıt veremiyor! Uzlaşma kavramı, uzlaşmak istemeyenler tarafından bir "paravan" olarak kullanılıyor!
Diyorlar ki, anayasalar mutabakatla yapılır, biz yanaşmadığımız için de, yapılmasın!
Biz de defalarca söyledik ama kalın kafalara sokamadık: Hayır, öyle yapılmaz.
O dönemde toplumda hangi "fors" ağır basıyorsa, kimin borusu öterse onun tarafından yapılır.
Tarihte hiçbir ülkede hiçbir anayasa mutabakatla yapılmamıştır.
Amerikan Anayasası için Kızılderililere mi danışılmıştır?
Fransız Devrimi'nin 1793 ve 1795 anayasalarında kralcılara mı sorulmuştur? Buna karşılık, 1814 Anayasası'nı, kral Fransız halkına değil İngiliz seçkinlerine sormuştu, İngiliz dostlarına...
Sovyetler Birliği Anayasası burjuvazinin katılımıyla mı yazıldı?
Gelelim ülkemize... 1876 yılında Mithat Paşa, Kapalıçarşı esnafının mı fikrini almıştı?
Türkiye'de 1921, 1961 ve 1982 anayasaları bürokrasi tarafından oluşturulmamış mıdır? (İlkinde düpedüz, ikinci ve üçüncüde bürokrasiye payanda olan bazı aydınların da katılımıyla...)
1924 değişiklikleri, tıpkı 1971 değişiklikleri gibi, Ankara'da bir avuç seçkin arasında kotarılmış değil midir?
1961 Anayasası için "devrik demokratlara" mı soruldu? 1982 Anayasası'nda "solun" görüşü mü merak edildi?
Haaa... Anayasa önce yapılır, sonra halka onaylatılır. Kimi zaman da hiç onaylatılmaz.
Onaylanması için gerekli "hava" da gene o dönemde toplumda borusu öten "fors" tarafından yaratılır. Bu güç, istediği sonucu elde etmek için kitle iletişim araçlarını da alabildiğine kullanır. Elde ettiği sonucu da "mutabakat" gibi gösterir.
Hani, kurtuluş savaşımızı başlatan ve yürüten ve de kazanan bürokrasinin, "halk kendiliğinden silaha sarılmış" gibi bir hava yaratması ve bunu sonraki kuşaklara böyle öğretmesi gibi...
Hani, Tekalif-i Milliye Kanunu uyarınca, uymayanın kendini İstiklal Mahkemesi'nde bulacağı ve idamla yargılanacağı "kağnıyla mermi taşıma" görevinin, "kahraman köylü vurdu sırtına mermiyi, yemeden içmeden cepheye yetiştirdi" diye pazarlanması gibi...
Emirle biraraya getirilmiş kişilerin yaptığı "ısmarlama" 1982 Anayasası için, aleyhte propaganda yapmanın yasak olduğu, zarfların soğan zarı gibi ince tutulup içindeki oyun renginin görülmesinin sağlandığı sözde halkoylaması mı demokratikti?
Şimdi de AKP'nin borusu ötüyor ve eksik de olsa, yetersiz de olsa bir değişiklik peşinde...
Bu borunun sesinin yeterince gür çıkıp çıkmadığını referandumda göreceğiz.
Değişikliği iptal edeceğine kesin gözüyle bakılan Anayasa Mahkemesi'nin tutumuna halkın nasıl bir tepki göstereceğini de, seçimde göreceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA