Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Seyirci koltuğunda değil bizler de sahnedeyiz

Tüm dünyanın "Arap Baharı" olarak nitelediği süreç, galiba "Sonbahar"dı...
Bu baharın kışını, Mısır'daki, Tunus'taki ve Libya'daki olaylar dizisinde izlemekteyiz.
Suriye'deki durumu ise, güftesi Nahit Hilmi Özeren'e ait Rakım Elkutlu'nun Beyati şarkısı ile anlatabiliriz:
"Ne bahar kaldı ne gül ne de bülbül sesi var
Ne o canan ne bir ümmid ne gönül neşesi var
Çekecek bence hayatın daha bilmem nesi var
Ne o canan ne bir ümmid ne gönül neşesi var"
Sosyo-politik felaketler yaşayan ülkelere ve toplumlara uzaktan baktığınız zaman, bunlardan kendinizi soyutlar ve bu ülkelerin insanlarına acırsınız.
Ama bizler de bu coğrafyadayız.

HEPİMİZ SAHNEDEYİZ
Yani Arap Baharı'nın kışa dönmesini uzaktan izlememiz mümkün değil.
Sahnedeki trajediyi seyirci koltuklarından izlemiyoruz.
Bizler de Ortadoğu diye bilinen sahnedeki oyunculardan biriyiz.
Bazıları Ortadoğu'daki her gelişmeyi petrole ve buna göz dikmiş emperyalizmin oyunlarına bağlar.
Oysa petrolü falan pek olmayan kendi ülkemizden biliyoruz ki, Türkiye'nin çözüm bekleyen ve kriz konularını oluşturan tüm ulusal sorunları, aynı zamanda uluslararası sorunlardır da.
İran'da Humeyni Darbesi (veya devrimi) olduğunda bütün dünya "Acaba Türkiye'de de benzer gelişmeler olacak mı" diye bakmamış mıydı bize?

HEPSİ ULUSLARARASI BOYUTTA
Irak'taki her gelişme Türkiye'de de yansımalarını göstermedi mi?
"Kürt Realitesi" dediğimizde, bunun kapsamına Irak da, Suriye de, İran da girmiyor mu?
Kuzey'e çıkın...
Kafkaslar'daki hangi gerginlik bize yansımadan geçiyor?
Veya "Kıbrıs Sorunu" sadece bizim ulusal meselemiz mi?
Tarihin ve coğrafyanın böyle kritik konumlara mahkûm ettiği ülkeleri yönetenler, dünyadaki meslektaşlarından daha akıllı, daha bilinçli ve daha hesaplı olmak zorundadırlar.
Bir başka deyişle böyle kritik konumdaki ülkeleri yönetenler sorunları çözmek yerine bunları kriz stokuna attıkları zaman, ileride bu sorunlar altından kalkılması adeta imkânsız boyutta yeniden gündeme gelir.
Biz bunu şimdi güvenlik ve bütünlük içerikli krizin nedeni olan "Kürt Sorunu"nda da, dış politikamızın ipoteğini oluşturan "Kıbrıs Sorunu"nda da görmüyor muyuz?

FARKLI DAVRANMAK ZORUNDALAR
Arkasında büyük seçmen desteği ve elinde tartışılmaz iktidar gücü olan AK Parti ve Başbakan Erdoğan, yukarıda sıraladığımız gerçeklerin ışığında eski iktidarlardan daha kararlı ve daha farklı davranmak zorundadırlar.
Kendilerine miras bırakılmış çözümsüz sorunlara, askeri ve bürokratik vesayet olmadan yaklaşabilecek durumdalar.
Ve mesela Türkiye'de Kürt Sorunu'na kalıcı ve demokratik bir çözüm üretmek, Suriye'nin açmazlarına çözüm üretmekten kesinlikle daha öncelikli bir meseledir.
ABD'nin eski Başkanı Eisenhover, 1950'li yıllarda Süveyş Krizi çıktığında "Osmanlı İmparatorluğu bu bölgede var olsaydı bunları yaşamazdık" demişti.
Ben de diyorum ki "Keşke 'Osmanlı Baharı' diyebileceğimiz 2'nci Meşrutiyet demokrasisi İttihatçı darbeyle sona ermeseydi ve Osmanlı hem bölgeye hem de bize istikrarsızlıkları değil demokrasiyi miras olarak bıraksaydı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA