Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

İki soruna ilişkin iki önemli soru var...

Cevabını bulmakta zorlandığımız sayısız soru var siyasetin gündeminde.
Örneğin seçmenin büyük çoğunlukla oy verdiği ve hem çalışkanlığı, hem başarılı icraatı, hem de karizmatik kişiliği ile rakiplerini çok geride bırakan Tayyip Erdoğan için "Başkanlık Sistemi"ni benimsersek...
Ama ya sonra siyasi kimliğini her şeye "Hayır" diyerek oluşturan ve bütün çağdaş gelişmeleri "Yozlaşma" olarak gören bir kişi "Başkan" olursa, bu sistemden Parlamenter sisteme geçmek için de yollar aramayacak mıyız?
Tabii ki bu ihtimal "Alıştık" gerekçesiyle Parlamenter Sistem'i savunmamızı da gerektirmiyor.

Sistem teferruattır
Neticede bugün düzeltmeye, yenilemeye, özgürleştirmeye çalıştığımız ne kadar oluşum ve kurum varsa, bunların tümü parlamenter demokrasi ile geçen yıllarımızın ürünleri değil mi?
Ayrıca klasik, modern ve post-modern darbeler de, parlamenter demokrasimizin yan ürünleri olmadı mı?
Kısacası her sorunun cevabını kolayca bulmak pek mümkün değil.
Bir başka soru da Türk-Irak ilişkileri üzerinde seslendirilebilir.
Özellikle "Komşularla sıfır sorunlu dış politika"nın ulaştığı nokta üzerinde bu soru sorulmakta değil mi?

Türkiye-Irak gerginliği
Örneğin Irak Başbakanı Maliki ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi arasındaki kavgaya, nedense Türkiye de taraf oluverdi.
Durumu kısaca özetlersek, seçim döneminde Şii Maliki'nin rakibi Alavi'yi destekleyen Ankara, seçim sonrasında da, Sünni Haşimi'yi Maliki'ye karşı koruma altına aldı.
Dün Sami Kohen Milliyet'teki yorumunda haklı olarak şu yargıyı seslendirmişti:
"- Sonuçta bu komşu ile de 'sıfır sorun' derken, ilişkiler 'sıfır'a doğru gidiyor."
Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir başka durum da şu...
Gerek Suriye ile gerek Irak ile gerginleşen ilişkilerin dolaylı tarafı da İran... Unutmayalım ki hem Esad'ın hem Maliki'nin destekleyicisi İran şu anda.

Her yerde İran ve ABD var
Yani bir anlamda Ortadoğu'da sanki Türkiye-İran rekabeti gündemde var.
Ve Türkiye'nin yerine ABD'yi koyduğunuzda tabloyu daha sağlıklı teşhis etmeniz kolaylaşıyor.
Bu gibi durumları tahlil ederken tabii ki "Kötü haberler"e karşı "İyi haberler"i de unutmamalıyız.
Fıkrayı bilirsiniz.
Olay yeri uzmanı polis zanlıya "Size bir kötü bir de iyi haberim var" demiş.
Sonra vermiş bu haberleri.
- Cinayet mahallindeki kan sizin DNA'nızla eşleşti. Bu kötü haber... İyi haber de, kolesterolünüz çok düşük çıktı, demiş.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA