Marlon Brando ile birlikte sinemaya gelen bir kuşağın, en önemli oyuncularındandı. Brando gibi, Elia Kazan'ın başında bulunduğu Actor's Studio'dan gelmiş; ve 1950'lerin başında Hollywood'a damgasını vuran erkek oyuncuların arasında çabucak sivrilmişti. Son derece yakışıklı fiziği ve adeta uzaktan kavranan erkekliği, onu bir dönemde Tennessee Williams'ın çağdaş Amerikan cinselliğini allak bullak eden oyunlarının sinemalaştırılmasında gözde bir oyuncu yapmıştı: Elizabeth Taylor ile oynadığı. 1958 tarihli Kızgın Damdaki Kedi unutulabilir mi? Üstelik, Paul Newman bu filmde iktidarsız bir kocayı oynuyordu. Tıpkı Brando'nun yine o yıllarda çevrilen Pırıltılı Gözler filminde eşcinsel bir subayı oynaması gibi. Çünkü o yıllardaki ABD sineması bu konularda hayli cüretkârdı. Ama Newman, oyunculuk yeteneğinin de katkısı ile, rollerini çeşitlendirmeyi bildi. Aralarında Uzun Sıcak Bir Yaz, Bilardocu ve boksör Rocky Graziano'yu canlandırdığı Yukarıda Biri gibi filmlerde oynadı. 1960'ların sonunda George Roy Hill'in yönetiminde çektiği ve bizde Sonsuz Ölüm adıyla gösterilen Butch Cassidy and The Sundance Kid, ona western tarihinin mitolojik kişiliklerinden birini canlandırma fırsatını getirdi. Bu, aynı zamanda Robert Redford'la olan büyük dostluğunun da başlangıcı idi. Birlikte, The Sting (Belalılar) filminde de oynadılar. Aktör Newman daha sonraki yıllarda Sidney Lumet yönetiminde The Verdict - Karar, Absence of Malice gibi hukuk dramlarında oynadı. Newman ayrıca, tam 10 kez Oscar adayı olmasına rağmen, ödülünü hayli ileri bir yaşta Bilardocu filminin devamı olan Paranın Rengi adlı, 1986 tarihli Martin Scorsese filmi ile aldı. Çalıştığı diğer yönetmenler arasında Alfred Hitchcock, Robert Altman, John Huston ve Coen Kardeşler gibi ustalar da yer aldı. Newman, yönetmenliği de denemiş ve genellikle kendisinin oynamadığı filmlerde Hollywood'a örnek bir evliliği yıllardır sürdürdüğü Joanne Woodward'ı yönetmişti. Tam bir Hollywood efsanesi ve bir oyunculuk anıtı olan Paul Newman, filmleriyle sinemada her zaman hatırlanacak.
