YARSAV'ın eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK), "HSYK seçimlerinde adil ve eşit davranılmadı" diye müracaat etmişti. YSK, itirazı reddetti.
Artık, "Bakanlık baskı yaptı; kendi adaylarını seçtirtti" söylemini terk etmek zamanı. Zira, Yüksek Seçim Kurulu'nun kararı karşısında, o ifadeler, kamuoyunda kabul görmeyecektir. Eminağaoğlu'yla görüştüm. Neye, niçin itiraz etmişti, öğrenmek istedim.
Eminağaoğlu, "Hâkim ve savcıların iradesini görmezden gelmek mümkün değil" diye başladı sözlerine. Ama, propaganda yasağını eleştirdi.
-Anayasa'da, adayların propaganda yapamayacağı belirtiliyor. Bu düzenleme yanlıştı. Yüksek Seçim Kurulu, bu hükümden yola çıkarak, her türlü tanıtım faaliyetini engelledi. O zaman, nasıl bakanlık bürokratlarının bulunduğu ve varlığı önce reddedilen liste silme kazandı? Demek bir propaganda faaliyeti yürütülmüş.
-Ama YARSAV'ın da bir listesi vardı. Hatta bu liste, sitede yayınlanmadan önce gazetelere de yansımıştı. Onlar da propaganda yapmış olmalı ki, o listedeki adaylar da blok oy aldı.
-Propaganda yasağı kaldırılmalı. Kanun, listelerin yarışabileceğini belirtmeli. Çünkü propaganda yasağına uyan adaylar da oldu. Onlara karşı eşit ve adil davranıldığı nasıl ileri sürülebilir? YSK, her türlü tanıtım faaliyetini yasaklayarak, aslında, eşitlik ve serbestlik ortamını engelledi. Eşit yarışma koşulları gerçekleşmedi. Propaganda yasağı yüzünden, herkes, iletişim ve etkileşim imkânlarını, adil ve eşit biçimde kullanamadı.
-Size göre, seçim neticeleri, tabanın Yüksek Yargı'ya tepkisinin bir işareti sayılamaz mı? -Bizim de tepkimiz vardı Yüksek Yargı'ya. HSYK'ya kürsü hâkimleri ve savcıları seçilsin istedik yıllarca; Yüksek Yargı buna karşı çıktı. HSYK'yı felç haline getiren, siyasetten ziyade Yüksek Yargı'dır. Müsteşar toplantıya katılmadığında, toplantının yapılamamasının sebebi, geçmişteki uygulamalar. Bakanın yerine yedek üye giriyor da, niçin müsteşarın yerine yedek üye sokulmuyor? Yasa, "HSYK, mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre çalışır" diyor. Ama geçmişte, "HSYK, üye tam sayısıyla toplanır" kuralı yanlış yorumladı. Müsteşarın yerine yedek üye girmesi kabul görmedi. HSYK'yı müsteşara bağımlı hale getiren HSYK üyeleridir. Onların 12 Eylül hukukuna bağlı kalmalıdır.
-Bakanlık bürokratlarının seçime girmesine karşısınız ama, Anayasa'nın 140. maddesi, hâkim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanların, hâkimlere ve savcılara tanınan her türlü haktan yararlanacağını söylüyor. Bakanlık bürokratı, Yargıtay ya da Danıştay'a seçiliyor da, niçin HSYK'ya seçilemesin?
-Biz onların Yüksek Yargı'ya seçilmesine de karşıyız. Ama, Anayasa'nın 154 ve 155. maddelerinde, kimlerin Yargıtay ile Danıştay'a seçileceği sıralanırken, "birinci sınıfa ayrılmış adli yargı hâkim ve cumhuriyet savcılarıyla, bu meslekten sayılanlar" deniliyor. "Bu meslekten sayılanlar" ibaresiyle, Adalet Bakanlığı'nda çalışan hâkim ve savcılar kastediliyor. Oysa HSYK'yı düzenleyen 159. maddede, "bu meslekten sayılanlar" denilmemiş. O bakımdan, bakanlık bürokratları seçimlere girmemeliydi.
-Ama itirazınızı YSK kabul etmedi. Adalet Bakanlığı bürokrasisi Yargıtay ve Danıştay'a seçilirken, HSYK'ya seçilememesi sizce mantıklı mı?
-Mantıklı değil. 159. maddeyi aceleyle düzenlerken, "meslekten seçilenler" demeyi unutmuşlar. Zaten YARSAV olarak biz, Adalet Bakanlığı'nda, hâkim ve savcılar değil, hukukçular çalışsın düşüncesini savunduk.
