Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Cumhuriyeti koruma kollama

Işık Koşaner'in ses kayıtlarının ikinci bölümünde, "cumhuriyeti koruma ve kollama" konusu da var. Koşaner, "Halkımız endişeli ama, onu korumak için 35. maddenin bir yerde yazması gerekmez. Biz bunun için varız" diyor. Maalesef asker, "cumhuriyeti koruma ve kollama" sözünü, hep, "siyasi iktidara rağmen, harekete geçmek" olarak değerlendirdi. Koşaner de, belli ki, aynı çizgiyi koruyor.
Askeri vesayete ilk adım, çok partili dönemde, 1961 Anayasası'yla atıldı. Milli Güvenlik Kurulu, anayasal bir organ olarak kuruldu. Milli Savunma Bakanı'na karşı sorumlu olan Genelkurmay Başkanı, Başbakan'a karşı sorumlu kılındı ve statüsü güçlendirildi. Anayasa Mahkemesi, görünüşte hukuk devleti ilkesine katkı yapıyordu ama, Milli Birlik Komitesi, daha önce Yargı'da büyük çapta bir tasfiye gerçekleştirdi: Yargıtay'da 66 yargıç, Danıştay'da 28 yargıç, yerel mahkemelerde 520 yargıç ve savcı emekliye sevk edildi. (Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye / Prof. Ergun Özbudun) Cumhurbaşkanı, Yargıtay ve Danıştay'ın seçtikleri üyeler sayesinde, Anayasa Mahkemesi'nde, daha ziyade 27 Mayıs fikriyatını benimseyenler yer aldı. Bunlardan biri de, Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol'du. Askerin ve Yüksek Yargı'nın vesayeti 1982 Anayasası'yla perçinlendi. Bu sistem karşısında, sivil ortak bir cephe oluşturulamadı. Bazı siyasetçiler, medya mensupları ve işadamları askerle birlikte hareket etti. Böylece, "Ordunun kullanabileceği sivil çatlaklar" oluştu.
Ergenekon ve Balyoz davalarıyla askeri vesayet anlayışının suç olduğu da ortaya çıktı. Onlarca yıl, böyle gelmişti. Ama, böyle gidemezdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA