Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Kim affeder Kusturica'yı?

Galiba daha önce de yazmıştım. Ben yıllar yılı büyük Alman orkestra şefi Furtwangler'in yapıtlarını, Nazilere karşı çıkmaması, Hitler'in huzurunda konser yönetmesi nedeniyle dinlemedim. O Furtwangler ki, hangi parçayı yönetmişse ruhuma seslenmiştir. Malum Nazi estetiğinin, yani hepsi pırıl pırıl deri kemerlerin, deri tabanca kılıflarının, deri çantaların, deri çizmelerin, tiril tiril, kılıç gibi ütülü üniformaların, "viril"/erkeksi görüntülerin hâkim olduğu, beden politikalarının ayrı bir önem taşıdığı, onur duygusunun bambaşka ve dramatik boyutlara ulaştığı savaş yıllarında yönettiği Beethovenler klasik müzik tarihinde çığır açmış, benim ruhumda derin sarsıntılar yaratmıştır.
O çığır Yahudi piyanist, orkestra şefi ve Filistinli Edward Said'le birlikte Batı-Doğu Divanı Orkestrasını kurmuş Daniel Barenboim'in icrasında bile kendisini uzaktan uzağa duyurur. (Onu çocukken keşfeden ve babasına bir mektup yazarak davetiye çıkaran da aynı Furtwangler'dir.) 5. Senfoninin en mükemmel kabul edilen icrasını gerçekleştirmiş, aynı şeyi Brahms'ta da başarmış Carlos Kleiber'ın Furtwangler'den etkilenmediğini söylemek için de deli olmak gerekir.
Tamam, ama hazret Hitler'in huzurunda orkestrasını şaha kaldırmıştır. Defalarca. Istvan Szabo'nun politik sinemanın en zengin yapıtı diye nitelendirebileceğim Taraf Tutmak (Taking Sides) filminin sonunda canlı bir kayıttan aktarılıp gösterildiği gibi Nazi liderinin elini sıkmıştır. Yapmadığı tek şey Nazi selamı vermektir. Ama bütün bunlar yani Berlin'de kalmaya devam etmesi, Carlos Kleiber'in babası gene büyük yönetmen Erich Kleiber ve daha niceleri ülkeden kaçarken sesini çıkarmaması, tersine bu eksilmeleri kendi kariyeri için kullanması onun savaş sonrasında Amerikalılar tarafından yargılanmasına yol açmıştır. Film de zaten bu yargılamayı anlatır. Ama ne anlatır! Furtwangler kendisini "ben politikacı değildim, sanatçıydım" diye savunur ama bu damga hayatının sonuna kadar üstünde kalmıştır. Aynı şey bir derece Karajan için de geçerlidir.
Furtwangler, hiç Nazi savunuculuğu yapmadı. Nazilerin onca saçmalığının doğru olduğunu dile getirmedi. Sadece 'bilmiyordum' dedi. Bilmemek bile başına bunca bela açarken Kusturica'nın Sırp zulmünü açık açık savunması, haydi tevil etmesi diyelim, "ben Müslüman politikacılara karşıyım" gibisinden saçma sapan sözler söylemesini ne yapacağız?
Ertuğrul Günay da Semih Kaplanoğlu da bence çok doğru bir iş yaptı. Birisi Altın Portakal'dan çekildi, diğeri "Kusturica oradaysa ben gitmem" dedi. Doğrusu budur. Ellerin bu derecede kana boyandığı bir soykırımda, "tecavüze uğrayan kadınlar kürtaj olurlar, iş biter" diyen birisinin jüri üyeliği aklın alacağı bir iş değildi. Oldu. Ama direnemedi, çekildi adını bile Sırplaştıran yönetmen. Yoksa kim onun da içinde bulunduğu kararın kendisine bu festivalde bir derece vermesini içine sindirebilecekti?
Hele Kadir İnanır'ın, hele hele Antalya Belediye Başkanı'nın söyledikleri aklın alacağı şeyler değildi. Neymiş efendim, Kusturica önemli bir sanatçıymış, tepkiler politikaymış. İkisi de doğru, ikisi de doğru olduğu için bu zevat zelil oluyor. Çünkü sanatın politikadan bağımsız olduğu artık antik bile olmayan bir görüşken sanatçının politik tavrının yapıtından bağımsız düşünüldüğü bir dünyayı ne zaman aştığımızı bile hatırlamıyoruz. Politik tavrı bir sanatçının yok sayılmasını gerektirmez ama o politikanın ekseni, yörüngesi hayati derecede önemlidir. Bir soykırıma taraf olmuş sanatçıyı onaylamak, bunu yapan insanın apolitik bir tavır içine girmesidir ki, bu, en azından bir şahsiyetsizlik meselesidir. Sivil bir siyasal tercihe söylenecek şey yoktur. Katılırız katılmayız. Ama insanlık suçu kabul edilen bir eylemde yerini belirleyememiş birisinin sanatı yok mesabesindedir.
Katil Caravaggio
'yu, hırsız ve fahişe Genet'yi, darbe yanlısı ve kendi hayatında bir faşist olarak yaşayan Mishima'yı, sapkın Marqui de Sade'ı ve sanatlarını bu özellikleri nedeniyle ayrıca bir ilgiyle izleriz. Ama Kusturica'da dururuz. Tamam, eski filmlerini sevdik ama bu onun günahını aklamaya yetmez.
Bazı hatalar ölümsüzdür.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA