Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

'Devrim' başladı bile...

Ertuğrul Özkök önceki gün yazdığı yazıda (Hürriyet, 23.11.2011), İzmir'de ziyaret ettiği Bir 'burjuva evi'ni anlatıyor, yazısının sonunda artık bizim de bir burjuvazimiz var, 'artık devrim yapabiliriz' diyordu.
Ben de çarşamba günkü yazımda Türkiye'de hem yeni bir halk hem yeni bir burjuvazi olduğunu anlatıyor, CHP'nin, yani 'eski Türkiye'nin' arkasında bu 'yeni sosyolojiler'den kimsenin yer almadığını ama AK Parti'yi tam da bu yeni halk ve burjuvazinin desteklediğini anlatmaya çalışıyordum. Bu yorum benim son on yıla yakın süredir AK Parti hakkında yaptığım değerlendirmelerin nirengi noktasını meydana getiriyor. Zaten sorun da Türkiye'de bu eski-yeni tartışmasını, çatışmasını anlayamamak.
Özkök'ün yazdıkları bir anlamda çok şaşırtıcı. Çünkü Özkök yeninin hiç farkında değil. Üstelik, var dediği, devrim yapacağını söylediği burjuvazi anlattığı burjuvazi değil. Tam tersine o burjuvazi bugün Türkiye'de cereyan eden, haydi onun tabiriyle söyleyelim, 'devrimi' yapamayan, benim tabirimle 'restorasyon dönemi'ni anlamadığı gibi, engellemeye çalışan bir sınıf.
Özkök, bizim gençliğimizde üstelik de 'komprador burjuvazi' dediğimiz bu kitleyi devrimi yapacak burjuvazi sanıyor. Osmanlının son Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin sermayesini biriktiren onlardı. Devletin milli/Türk burjuvası yaratmak maksadıyla kenara ittiği, başlarına olmadık işler getirdiği, buna rağmen iktidarı tayin eden de onlardı.
O kesim modernleşmeyi Batılılaşma diye anlamış, o kesim Cumhuriyet devrimlerini sahiplenmiş, sonradan darbeler yemesine rağmen CHP'ye sürekli olarak destek olmuştu. O kesim, İzmir'de, İstanbul'da yaşayan, gayrımüslüm, Levanten burjuvazi, bugün de büyük bir bölümü itibariyle CHP'yi destekliyor. O burjuvazi, Türkiye'nin burjuvazisi değil midir? Elbette öyledir. Ama artık bir devrimi gerçekleştirmeyi değil, durdurmayı düşünüyor.

***

Çünkü, daha Aydın Doğan-Erdoğan polemiğinin yaşandığı dönemde yazdığım bir dizi yazıda yaşananları Anadolu-İstanbul burjuvazisi 'savaşları' olarak nitelendirmiştim. Artık Anadolu'da bir burjuvazi var. İtiraf edelim ki, bazı kesimlerin, çevrelerin, hiç beklemediği, tahmin etmediği özellikler taşıyan bu yeni sınıf bir yandan gelip İstanbul'daki burjuvaziyi teslim almak istiyor, daha önce onun kontrol ettiği alanları doldurmaya çalışıyor. Ama bu yetmiyor. Her sınıf gibi o da öte yandan kendi iktidarını oluşturmanın gayreti içinde. Bu kesim küresel entegrasyonunu tamamlıyor, kendi tercihleriyle yaşamak istiyor, devletin kendisini belirleyen bir varlık olmasına şiddetle karşı çıkıyor, kendi özgürlüğünü yaşıyor.
Bu dönüşümü AK Parti başlatmadı. 1970'lerde başladı bu hareket. Özal, yanına alıp yurt dışına götürdüğü işadamlarıyla, belediye başkanlarıyla buna yeni bir ivme kazandırdı. Ak Parti o burjuvazinin devrimini sağladı. Burada devrim denen şey, devletten bağımsızlaşmaktır. Devlet regülasyonundan kurtulmaktır. Devletçi bürokrasiyi dışlamaktır.
Aynı şekilde AK Parti, sanılanın çok tersine iktidara geldiği 1994 yılından beri milyonlarca insanı metropol alana çekti, onlarla bütünleşti, onların modernleşme talep ve ihtiyaçlarına cevap verdi.
***

Yani, Özkök'ün mantığıyla söylersek, bir daha tekrarlayayım, evet, bir burjuvazimiz var ve gayet yumuşak bir biçimde o burjuvazi devrimi yaptı, yapıyor. Özkök'ün devrim yapacağını varsaydığı sınıfsa şimdi Türkiye'nin aristokrasisidir. Muhafazakârım diyen parti ve destekçileri değil, şu İstanbulİzmir Levanten burjuvazisi muhafazakârdır.
Batı'da muhafazakâr partiler aristokrasinin 'haklarını' savunur, taleplerini dile getirir. Bugün CHP bütün o asr-ı saadet arayışıyla muhafazakâr partidir, destekçisi olan metropol merkezleri, yaşlı, eğitimli, yüksek gelirli kesim de aristokrasidir. Özkök yanılmış: aristokrasiyi burjuvazi sanmış.
Özkök'ü heyecanlandıran bütün o dönüm dönüm arazi içindeki 'doğal havuzlar', evler, evlerin içindeki resimler Anadolu burjuvasında da var, yoksa da kısa bir süre sonra olacak. Ama ondan daha önemlisi şimdi kendisini gösteren yeni 'halk'ın da bu burjuvaziyle (bazen ekonomik hatta politik çıkarlarıyla ters düşecek biçimde) ittifak yapmasıdır.
***

XVI. Louis, devrim akşamı defterine 'bugün kayda değer bir şey olmadı' diye yazmıştı. Biz şunca yıl sonra aynı şeyi yazıyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA