Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Muhafazakâr modernleşmenin yeni evresi

AK Parti kongresi topluma önümüzdeki dönemin yeni bir dönem olacağını düşündürten şifreler sundu mu?
Ben bu soruyu üstünde çok tartışılan, günlük politika bakımından çok da çekici olan başkanlık, cumhurbaşkanlığı gibi konulardan uzak bir biçimde, doğrudan AK Parti'nin yapısal, niteliksel özellikleri bakımından ele almak gerektiği kanısındayım. Bu da AK Parti'nin ideolojik bakımdan konuşlandığı yeni pozisyondur. AK Parti bu kongrede mevcut ideolojisini biraz daha katılaştırdı, somut hale getirdi. Belki biraz daha köşeli yaptı o ideolojiyi. Erdoğan'ın konuşması ve söylemi bu zemini hazırlamak içindi.

***

Yeni Şafak gazetesinde Murat Aksoy'a verdiğim mülakatta AK Parti tarihini 2002- 2005, 2005/2007-2011 ve 2011 sonrası olarak üçe ayırdım. Her partinin tarihinde seçimler ve iktidar dönemleri birer eşiktir. Ama bu AK Parti için haydi haydi böyledir. Çünkü 2002-2005 arasında daha tedirgin olan parti, 2005 sonrasında büyük koalisyonlarını kurdu. Bu koalisyonlar onun 2007 krizinden çıkmasına büyük katkı sağladı. 2011'e kadar önemli değişimlerin yaşandığı bir tarihten sonra parti o tarihte yeniden iktidar oldu. Şimdi başka bir dönemeç alıyor.
İşte bu virajda AK Parti kimliğini konsolide ediyor. Bu konsolidasyonun birkaç parametresi var.
Öncelikle AK Parti ideolojisini çok daha berrak biçimde Türkiye ve Anadolu'daki ortak hafızaya işlenmiş semboller üstüne kuruyor. Bu semboller kesin olarak Türk ve İslam motiflerine dayanıyor ve söz konusu kompozisyonun tonu hayli koyulaşmış durumda. Bu inşa edilmek istenen kolektif kimliğin daha örtük veya çekinik kalmış bir damarının genişletilmesi anlamına geliyor. Bütünüyle kültürel temalara dayalı bu sentez parti ideolojisinin yeni özelliklerini içeriyor.
İdeolojik yapının bugüne kadar dayandığı ve çok dile getirilen muhafazakârlık vurgusu böylece kapalılığından, muğlaklığından kurtarılıyor. Daha kültürel İslami bir renk kazanıyor. Bu İslamcılık değil. Ama AK Parti, Başbakan'ın son kongre konuşmasında ortaya çıktığı gibi Avrupa'ya karşı artık daha mesafeli davranırken OD, Arap ve İslam âlemiyle çok ilginç bir yakınlaşma içinde. Bu hamle bazı köşe yazılarında dile getirildiği gibi, bir "ümmet" muhakemesine sahip. Son kongrede konuşma yapan Mursi, Meşal, hatta Barzani, İslam ümmetini, diğer konuklar Türk kavmiyetini çok açık biçimde çerçeveliyordu.
Üçüncüsü, AK Parti, gene son kongresinde bir ayrışmaya gitti. Yeteri kadar çıplak biçimde göstermese bile, Türkiye'deki resmi devlet ideolojisinin muhkem tercihlerinden kendisini ayrıştırdı. Bu meyanda Atatürkçülük özel bir önem taşıyor. O çok değinilen Gazi Mustafa Kemal vurgusu çok önemli bir gösterge. Erdoğan, hem Mustafa Kemal diyerek, hem Mustafa Kemal'i, Menderes, Özal çizgisine yerleştirerek hem de kurucu ruh, kurtuluş felsefesi gibi göndermelerde bulunarak Atatürkçü olmadığını, Atatürkçülüğü Mustafa Kemal'in eyleminden ayrıştırdığını ifade etti. Zaten Mustafa Kemal'in başlattığının "yakın çalışma arkadaşları tarafından" akamete uğratıldığı, Erdoğan'ın başka ama çok önemli bir tespitiydi.
***

Tüm bunların meydana getirdiği ana çerçeve şu: ortada kimliğini netleştiren, omurgasını sertleştiren, pozisyonunu belirginleştiren bir parti var. Bu önemli bir gelişme. Çünkü böylece AK Parti Türkiye'deki yaygın dünyevileşmeyi, dolayısıyla modernleşmeyi muhafazakârlık üstünden kuracağını büsbütün vurguluyor. Öte yandan da AK Parti böylelikle Türkiye tarihinin en siyasal, hatta en ideolojik partisi özelliğini kazandırıyor. İşte ben buna Amerikanlaşma ve muhafazakâr modernleşme veya modern muhafazakârlık diyorum.
Her şey iyi ama kritik nokta, partinin bu çok önemli açılıma demokratikleşmeyi nasıl ve nereye kadar eklemleyeceğidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA