Tek seçim gezisini esas alarak genelleme yapmanın riskini üstleniyorum.
Zira farklı tarihlerde, farklı etkinliklere ilişkin gözlemlerim, olası eksiklikleri tamamlamaya yetiyor. Konu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun miting performansı, ekibinin niteliği ve örgütteki havayla ilintili. Giderek tek adamın gayretine dönüşen CHP seçim kampanyasının etkinlik düzeyi, siyaset dili ve 13 Haziran sabahına ilişkin parti içi planlamalar da bu yazının konusu. Kuşkusuz, bu yorumun içinde yer yer AK Parti'nin seçim yaklaşımı da referans noktası olarak yerini alacak.

***
CHP lideri ile Konya'nın önemli ilçelerini gezdik. Önce, helikopter yolculuğundan başlayalım...
1 saat 20 dakika süren yolculuk boyunca Kemal bey, herhangi bir not okumadı. "Belki de çantasında bulunuyordu" ama kullanılmaması tuhaftı. Şöyle ki...
1- Kılıçdaroğlu dönüş yolunda da seçim dosyasına bakmadı.
2- Nakliyecilerin yoğun olduğu Karapınar ilçesinde kamyoncularla çay sohbeti yaptı.
Türkiye'deki kamyon sayısı ve fiyatını esnafa sordu. Bu konuda brife edilmediği hemen anlaşıldı. Çiftçiye ucuz mazot vaat ederken benzeri ihtiyacın kamyoncular için de gerekli olduğunu öğrendi ama "Bunu not edin, bir bakalım" demedi.
3- Doğaçlama konuşmaya çalışırken sıkça tekrara düştü. Meydandaki topluluğun profili ve yörenin sorunları hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı izlenimi verdi.
***
Helikopter, Konya Ereğli'deki ilk miting için şehir stadına indiğinde, yaklaşık 150 kişilik topluluk Genel Başkan'a yöneldi ve tam bir karmaşa yaşandı. Geziyi izleyecek gazeteciler, o kalabalıktan güçlükle sıyrılıp seçim otobüsüne yaklaştığında, kimi dışarıda kaldı.
Sonradan otobüsün şoförü olduğu anlaşılan şahıs, kabadayı üslupla herkesi kimlik sorgulamasından geçirdi. Bir ara ilçe başkanları bile otobüsten atılmak istendi.
İktidar partisinde ise bu işlerin hakkı veriliyor. Örneğin, Genel Başkan için iki eksenli not yazılıyor. Bir grup, miting düzenlenen şehrin özelliklerini, yapılan hizmetleri ve geleceğe ilişkin sözleri hazırlıyor. Diğer grup, rakip siyasi parti liderlerinin güncel eleştirilerini izleyip, yanıtlarını oluşturuyor. Böylece Başbakan, meydana 2-0 önde çıkıyor.
AK Parti'de seçim gezisine davet edilen gazetecilere partiden bir yetkili eşlik ediyor ve gerekli lojistik destek sağlanıyor.
***
Kılıçdaroğlu, alelacele gerçekleştirilen Konya ilçeleri gezisinde beklediğini bulamadı. Örgüt, son anda haberdar olduğu mazeretini ileri sürdü. Oysa seçim kararı alındığı günden itibaren, "Genel Başkan gelecek" gibi sahada zinde olmak gerekirdi. Bir başka husus, CHP Konya adaylarının, parti otobüsünün üstüne çıkması ama "İşte sizin vekilleriniz" kabilinden seçmene tanıtılmaması idi. Bu takdim bir ilde yapılır, diğerinde unutulur ise orada amatörlükten söz edilir.
Ve dikkate değer bir diğer yön de adayların seçime asılma gücünde gizli. Kazanamayacağını düşünen adaylar "Dostlar seçimde görsün" anlayışının ötesine geçemedi. Oysa iktidar partisinde gerek teşkilat gerekse kaçıncı sırada olduğuna bakılmasızın tüm adaylar seferber ediliyor. Burada, gönüllülük esası kadar partinin gireceği diğer seçimler için eleman yetiştirme düşüncesi de ağır basıyor.
***
Son iki madde ise üslup ve 12 Haziran sonrasına dönük...
Kılıçdaroğlu, Zonguldak'ta siyasi tarihe geçen sıkıntılı bir ifadenin eşiğinden döndü. Partideki bazı isimler, "Bir grup medya bu işi abartıyor" dediği için Kılıçdaroğlu, o cümleyi yarım yamalak düzeltebildi. Oysa, kamuoyu algısı böyle değil. Anlık da olsa istem dışı da dense, en azından bir özür dilenmesi zorunlu.
12 Haziran gecesine gelince... CHP yüzde 30 civarında oy alamazsa Kılıçdaroğlu'nun liderliğini tartışmaya açacak isimler parti çevresinde mevzilenmiş halde. Bu nedenle Kemal bey, olağanüstü kurultay yerine kamuoyunun tepkisine kilitlenmiş. Genel kanı, "Güven tazelemeli" mesajını içermezse aynen yola devam etmeye kararlı!