Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

IMF yolculuğunda son durak

Karamsarlık bulaşıcıdır. İyimserlik ise geç ve güç yerleşir, üstelik çabuk dağılır. Bu, ekonomide de böyledir.
Kısa süre önce IMF'nin, Türkiye ile ilgili önemli bir raporu yayınlandı. Para Fonu Anlaşması'nın 4. maddesi çerçevesinde yapılan değerlendirmenin sonuçlarıydı açıklanan.
IMF deyip geçmemek lazım, bir dönem Türkiye için kâbustu. "IMF sopası ile terbiye edilmiş bir kuşak yetişti." Ve onlar hep ürkek, hep güvensizdi.
Evet, IMF bugün de var.
Son raporunda hem uyarılara hem de övgülere yer vermiş.
Biraz sonra onlara değineceğim. Ama bilhassa şu noktanın altını çizeyim:
1 Kasım 2012'den itibaren IMF'de yeni bir "ülkeler grubu" oluşturuldu. Bu grup adına, "2014-2016 ve 2018-2020" yılları arasında İcra Direktörlüğü'nü ilk kez Türkiye üstlenecek. Yani, IMF'nin karar organında bir Türk olacak. Oysa düne kadar, Türkiye'yi IMF'de bir Belçikalı temsil etmekteydi.

***

IMF'nin, tespitlerine geçmeden önce...
Para Fonu'nun 2012 öngörüleri ile Hükümet'in Orta Vadeli Programı'ndaki (OVP) bazı rakamlara bakalım:
Büyüme için "IMF yüzde 2, Türkiye yüzde 3.2" diyor.
GSMH'yi "IMF 1.427 milyar lira, Türkiye 1.435 milyar lira" tahmin ediyor.
Tüketici fiyatları enflasyonunu "IMF yüzde 6.4, Türkiye yüzde 7.3" bekliyor.
AB tanımlı borç stokunu "IMF yüzde 36.2, Türkiye yüzde 36" hesaplıyor.
Cari açık için "IMF GSMH'nin yüzde 7.8'i, Türkiye yüzde 7.3'ü" sınırını çiziyor.
Enerji ithalatını "IMF 62 milyar dolar, Türkiye 59 milyar dolar" bekliyor.
***

Peki, IMF özünde ne diyor?
Türkiye, kısmen iç talep, kısmen net ihracattaki artışla büyüdü.
Türkiye, yüksek cari işlemler açığı ve belirsiz dış ortamın getirdiği dalgalı küresel sermaye akımları nedeniyle risk altında.
Yumuşak geçişi temin etmek ve küresel fon akışındaki şoklara karşı dayanıklı yapı oluşturmak için yapısal reformlara hız verilmeli.
Mevcut tasarruf düzeyi Türkiye ekonomisinin gerekli yatırımları yapabilmesi için yetersiz.
İş gücü piyasasının işleyişini iyileştirecek, kayıt dışılığı azaltacak, işgücüne katılım oranlarını artıracak, ürün ve hizmet piyasalarında bürokrasiyi azaltacak, enerji sektörünün etkinliği ile kapasitesini geliştirecek ve finansal derinleşmeyi temin edecek ilave önlemler düşünülmeli.
***

Bütün bu tespitlere ilave edecek fazla bir şey de yok. Zira, 2013-2015 dönemini kapsayan OVP de benzeri noktalardan hareket ediyor. Bir bakıma Türkiye, küresel akıl hocasına ihtiyaç duymadan sorunlu alanlarını belirliyor ve çözümlerini uygulamaya koyuyor. Her şeyden önemlisi, mali disiplinin bir yaşam biçimi olduğunu bilerek yol alıyor. Zaten, ekonomide daha doğrusu hayatın içinde risk her zaman var. Önemli olan, tehlikelerin farkında olarak hazırlık yapmak ama sadece tehditlere takılıp kalmadan eş zamanlı olarak fırsatları da kullanmaktır.
***

Türkiye ekonomisindeki çarpıcı değişimi somut bir örnekle anlatarak ve geleceğe ilişkin kritik bir hususu paylaşarak yazıyı tamamlayalım...
Geçtiğimiz hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Hazine bütçesi ele alındı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın sunuş konuşmasına göre, iç borçlanmanın 2011'de 44.7 ay olan vadesi 2012'de 61.2 aya yükselmiş.
Bundan 18 yıl önce Türkiye bir ekonomik krizle karşı karşıyaydı. Kimse Hazine'ye tek kuruş borç vermiyordu. Çarkın döndürülmesi için 90 gün vadeli, yüzde 50 net faizli bono ihraç edilmişti. Bugün, ortalama 1.830 gün vadede, yıllık bileşik yüzde 9 faizle borçlanabilen Türkiye tablosunu yaşıyoruz.
Bütün bunlara rağmen, "10 yıl öncesinin reçeteleri, Türkiye'yi 10 yıl sonrasına taşıyamaz." Bunun için yeni bir başarı öyküsüne, yeni bir heyecana ve müteahhitlik yatırımlarını aşan yeni bir vizyona ihtiyaç var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA