Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

AB 'Özerklik Şartı' neden imzalanmıyor?

Referandumu geride bırakan Türkiye'nin en sıcak ve acil çözüm bekleyen sorunu hiç kuşkusuz dün sona eren ateşkes meselesi. Büyük olasılıkla bir süre daha uzatılacak ama Türkiye'nin asıl sorunu silahları sonsuza kadar susturmak ve Kürt meselesini çözmek...
Çünkü artık yeter! Türkiye toplumu gençlerin ölmesinden ve bu kirli savaştan bıktı. Bu yüzden dün "Barış İçin Yaşlılar Heyeti", önceki gün de Doğu ve Güneydoğu'daki sivil toplum örgütleri yeniden devreye girdi. Ama bu yetmez. Siyasetin de çözüm için devreye girmesi gerekiyor. Seçimlere 10 ay gibi bir süre var. Yeni anayasa yapmak kolay olmayacak ayrıca kısa sürede gerçekleştirme imkânı da yok.
Peki, o zamana kadar bu sorunlarla ilgili belirsizlik sürecek mi?
İşte Türkiye'nin kilitleneceği asıl nokta burası. Bu kilidi açmanın tek yolu hükümetin bir yandan siyasi partiler ve sivil toplum örgütleriyle diyalogu sürdürmesi öte yandan AB sürecini hızlandırması gerekiyor. AB sürecini hızlandırmanın birçok yolu olabilir ama Kürt meselesi açısından nefes aldıracak yol, pek üzerinde durulmayan, "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı"dır.
Türkiye bu şartı 1988'de imzaladı, 1992'de Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı ve 1 Nisan 1993'te yürürlüğe girdi. Ancak o şartın bazı maddelerine Türkiye imza atmadı. İşte son dönemde PKK'nın yükselttiği silahlı şiddetin de, BDP'nin gündeme taşıdığı "demokratik özerlik" talebinin de arkasında bu imzalanmayan maddeler gerçeği yatıyor. Peki, neydi o maddeler?
Yerel makamları doğrudan ilgilendiren planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması (Madde 4, Paragraf 6)
Yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerinin kendilerince belirlenmesi (Madde 6, Paragraf 1)
Yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi (Madde 7, Paragraf 3)
Yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artışların mümkün olduğunca hesaba katılması (Madde 9, Paragraf 4)
Yeniden dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, yerel yönetimlere önceden danışılması (Madde 9, Paragraf 6)
Yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması (Madde 9, Paragraf 7)
Yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle işbirliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri (Madde 10, Paragraf 2 ve 3)
Yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmış olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna başvurabilmeleri (Madde 11).
Taraf Yazarı Emre Uslu bir süre önce bu maddeler ekseninde süren mücadeleye dikkat çekerek şöyle diyordu:
"BDP'li belediyelerin beklentisi şu: Yukarıdaki maddeleri gündeme getirerek AKP ile AB'yi karşı karşıya getirmek. PKK da bu maddelerin kabul edilmesi için savaşan bir örgüte dönüşerek hem anlamını yitirmiş savaşa 'anlam' kazandıracak, varlığını sürdürecek, hem de AB nezdinde Türkiye'deki Kürtlere yönelik hakların yetersizliğine vurgu yaparak yitirdiği itibarını yeniden kazanacak."
Bir anlamda PKK-BDP hattı, hükümeti savunucusu olduğu AB silahıyla sıkıştırıyor. BDP'nin bugün siyaseten sert görünse de savunduğu "demokratik özerklik" talebi, aslında "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı"ıyla önerilenlerden çok da farklı değil.
Şimdi asıl soruya gelelim; Türkiye bu maddeleri neden imzalamıyor? Aradan 17 yıl geçti daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyor? Hem AB üyesi olmayı isteyeceksiniz hem de bazı şartlara uymayacaksınız, bu mümkün mü? Eğer hükümet ve muhalefet, el ele verip önümüzdeki seçimlere kadar, silahların susmasını bir pazarlık konusu yapmak istemiyorlarsa işe buradan başlayabilirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA