Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Ezmemek, ezilmemek

Tarih gerçeklerine uygunluğu tartışmalı olsa da, hoş hikâyedir:
"Bizimkiler" bir tepeyi aşınca bir de bakmışlar, ovada iki ordu savaşmakta. Bir taraf yenilecek gibi. Hemen at sürüp zor durumdakilerin yardımına koşmuş, onlarla birlikte kılıç savurarak ötekileri tepelemişler...
Böyle şövalyelikler yapabilmek erkek egosunu okşar. Ama cenge giren şövalye başkalarını dövüştürmez, kendi dövüşür. Zordaki orduyu kurtarmak için birliğini savaşa sokmadan önce bir komutanın durup düşünmesi gerekir:
"Askerlerimin canını tehlikeye atmam için geçerli bir neden var mı?"
Tarih boyunca savaşla barış arasında seçim yaparak milyonlarca insanın kaderiyle oynayan kişiler pek sormamışlardır öyle soruları kendilerine. Onlar için birlikler harita üstündeki minik bayraklardır. Satranç tahtasında piyon sürer gibi karar verebilirler saldırılara.
Oysa somut gerçek soyut hesaplardan hiçbir konuda savaştaki kadar müthiş uçurumlarla ayrılmaz. "Şu tepeyi almak şu kadar kayıp vermeye değer" diye düşünmek başkadır, o saldırıda parçalanan insanların kopuk kafalarını görmek başka.
Öyle şokları yaşamışlığım var da biliyorum.

***
Şimdi aziz müttefikimiz Amerika çarşafa dolandı Afganistan'da; ava giderken av oldu. "Yen"; yenemiyor. "Bırak"; bırakamıyor. "Sıvış"; sıvışamıyor.
Minare konusunda berbat seçim yaptı diye İsviçre ahalisine kızdık ya. Bush'a oy veren Amerikan seçmenleri çok daha büyük halt edip hem dünyanın, hem de kendi ülkelerinin başına kolay kolay temizlenmez iş açtılar.
Belalı mirasın göbeğinde debelenen Obama "İmdat!" diye feryat etmekte. Bizim Başbakanımız da onunla konuşacak yakında.
Bu durumda Türk köşe yazarının işi besbelli ve de kolay. "Aman ha, şövalyeliğin sırası değil, sakın stratejik müttefik yardımına mardımına soyunmayalım" diyecek tabii.
Tamam da, o uyarıya uymak ne kadar kolay?
Kuzey Irak var, Kıbrıs var, Ermeni diasporası var, Sarkozy var, var oğlu var. Yüzde yüz karşıya alınmış bir Amerika'nın yoğunlaştırabileceği sorunlardan sorun beğen...

***
Sayın Davutoğlu, valideniz sizi bugünler için doğurmuştur. Böyle iki ucu kirli değnekleri ortadan tutup üst baş berbatlamamaya yarar diplomasi zekâsı ve "Abdülhamit Han dengeciliği."
Şimdi marifet Obama'yı küstürmeden Mehmetçikleri korumak.
Afganistan'daki asker sayımızı artırmak ama çatışmaya sokmama ısrarımızı sürdürmek çözüm olabilir belki. Gerçekçi gerekçe de hazır:
"Askerimiz dindaş öldürürse İslam âlemindeki etkinliğimiz azalır, sizin önerdiğiniz model ülke olma şansımız zayıflar."
Birliklerimizin Afgan halkına yardımları Türkiye için çok yararlı iyi niyet birikimleri yaratmakta. (Ben öyle katkıların ne kadar etkili olduğunu Bosna'nın Zenica kentinde gördüm.) Kan dökülmemesi şartıyla oradaki askerimizin çoğalması bir taşla iki kuş vurmamızı sağlayabilir.
Başbakan'ın Washington'dan hayırlı bir sonuçla dönmesine yardımcı olursa Dışişleri Bakanlığımızı yürekten alkışlarız.

***
İki ucu kirli bir başka değnek de İran konusu.
O komşumuz hırçınlaştıkça yalnız kalıyor, yalnız kaldıkça hırçınlaşıyor. Koruyucuları Çin ve Rusya bile onunla araya mesafe koymaya başladılar. Bizim gidişten ayrı durarak İran dostluğumuzu sürdürmemiz güçleşecek.
Ama sürdürmemiz de şart. Gerekli denge ustalıkları için formül üretmek yine ilgili bakanlığımızın uzmanlarına düşüyor. Ben yalnız bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum.
Batı karşısında çok ama çok seçeneksiz olduğumuzu düşünenlerimiz var. Kendi gücümüzün hiç farkında değiller.
Ama bakın, İran Amerika ve Avrupa'ya düpedüz nanik yapıyor işte. Biz ondan aciz durumda mıyız? Hırçınlaşmadan bağımsız davranma gücümüz var. Değil mi?
Dengeli tutumla pısırıklık ve onursuzluğun karıştırılmamasını öneririm.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA