Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Ferit'in aynası

Dünyada melanet çok. Bereket versin bir başka özellik de bolca bulunuyor onun yanı başında: Aptallık. İkisi bir araya gelince insanlara verilebilen zarar azalıyor.
Bakın, kadının biri sevmediği kocasından kurtulmak için bir amatör tetikçiyle anlaşmış; "Adamı öldür, 70 bin papeli kap" demiş.
Bir kere, devasa ahmaklık bu. Ömür boyu kodes tehlikesini göze almadan koca defetmenin yolu mu yok? Ama salaklık içinde salaklık da cabası: Kadın kiraladığı katilin ücretini çekle ödemiş!
Fiş kestirip fatura almayı ihmal etmiş nedense.

***

Benzeri kuş beyinlilikleri suç işleyen devletler de yapabiliyor. En yakın ve taze örnek İsrail'in bize karşı tutumu.
Bir herze yedi, uluslararası sularda yardım gemimize korsanca saldırıp dokuz vatandaşımızı öldürerek kendini rezil etti. Ucuz da kurtuldu. Uçak yollamadık, çatışma çıkarmadık. "Özür dile" dedik.
Akıllıca karşılık nedir? "Planlayarak yapılmadı, olay yerindekiler yanlış davranmışlar, pardon" diye dosyayı kapatmaya ve dünyaya unutturmaya çalışmaktır. İsrail'in kabadayı bozuntusu yöneticileri ise "Yanlış bir şey yapmadık" iddiasıyla katır inadını sürdürmekteler.
Zekaları ve şirinlikleriyle tanınan yaratıklar değildir katırlar.
***

Çok şey üst üste geliyor. Bunları yazmaya başlamadan yarım saat önce arayan bir hanım öğretmen Abdullah Gül'ü sevimli bulduğumu söylememi eleştirdi. Değerlendirmeleri kişilere bağlamak yanlışmış, Cumhurbaşkanı "gizli hesaplarını tebessümlerle kamufle" ediyormuş, Türkiye'nin "öyle bir takiyeci" tarafından temsili talihsizlikmiş, vb.
Kendisine Fareed Zakaria (Türkçede Ferit Zekeriya diye yazılıyor) adını duyup duymadığını sordum. Duymamış. Oysa haberleri iki gündür baş sayfalarda. Yıllardan beri Türkiye üstüne akıllıca şeyler yazar ve söyler. Başında bulunduğu Newsweek'ten şimdi Time dergisine geçerken eski yerindeki son yazısında ülkemizi övdü.
Uluslararası CNN kanalında çok izlenen bir programı da var. İsrail Cumhurbaşkanı Peres ve Abdullah Gül ile yaptığı uzun konuşmalar pazar akşamı yayımlandı orada. Peres gözle görülür biçimde gergin ve tedirgin, Gül ise çok rahattı. Gündeme gelen gerçek ve mantık dışı iddiaları somut kanıtlarla, her zamanki gibi gülümseyerek çürütüverdi. Örneğin sordu Peres:
"Türkiye Gazze'ye yardım etmek istiyorsa, niçin anlaşmazlığın temeline eğilmiyor? Neden Hamas'a roket saldırılarından vazgeçmesini söylemiyor?"
Gül'ün yanıtı:
"Dışişleri Bakanıyken Hamaslıları davet ettim. Ankara'ya geldiler. Kendilerine roket saldırılarından da, anlaşmayı zorlaştıran bütün davranışlardan da vazgeçmelerini söyledik. İsrail'e barış uğruna elimizden gelen yardımı yaptık."
Ve güldü yine. Takiye idiyse yararlı oldu. Ferit'in hak verdiği belliydi.
Keşke hepimiz biraz daha o biçim takiye yapsak...
***

Değerlendirmeleri kişilere bağlamamak gerektiği de geçerli tez değil bugünkü ortamımızda. İsterseniz maalesef deyin, ama gerçek şu ki politikamızın büyük kavgasının temelinde İranlaşma kaygısı, o korkunun merkezinde de Recep Tayyip Erdoğan'ın diktatör olacağı iddiası var. Buna inansam Brütüs kesilir, ona ve her potansiyel Hitler'e hançer bile çekerim. Ancak, insaf edilsin. Diktatörlük yolunda Hitler'in "İncittiklerim varsa hepsinden özür dilerim" demesini gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?
Başbakan'ı ya da herhangi bir politikacıyı sevmiyorsak karşı çıkalım. Beğenmediğimiz uygulama ve önerilerini yere batıralım. Önünü keselim, devirelim, daha akla yakın önerilerle iktidarı kapmaya çalışalım. Ama "Türkiye İran, Erdoğan da Hitler oluyor" diye saçmalamayı artık bırakalım lütfen. Çünkü saçmalayarak kimse bir yere varamaz. Ne evetçiler, ne hayırcılar. Ne de ülke.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA