Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Kokpit sağlığı

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi, her toplumun kendine özgü bir "otoriteye saygı" dozu var. Kimi ülkede öğretmen sınıfa girince öğrenciler yerlerinden kımıldamaz; kimi ülkede hazırola geçip öğretmen oturuncaya kadar put kesilirler. Kimi orduda ast üste "Emriniz yasa dışı" diyebilir; kimisinde öyle bir şey düşünülemez bile.
Toplumbilimciler biat kültürünü ölçüp ulusları "egemen karşısında boynu büküklük" bakımından sıraya koyabiliyorlar. Hazırladıkları cetvellere göre dikkafalılık klasmanında Amerikalılar ve Avustralyalılar başı çekenler arasında. Güney Kore ise sonlarda.
O sıralamalarda tutulan yerin beklenmedik sonuçları olabiliyor.
Geçen yüzyılın son çeyreğinde Güney Kore'nin ulusal havacılık şirketi öyle sık kaza yapmaya başladı ki, birçok ülkenin üstünden geçme izninin iptali gündeme geldi. Panikleyen şirket yetkilileri uluslararası uzmanlara geniş bir inceleme yaptırdılar. Acayip bir gerçek çıktı ortaya:
Kazalar ne teknik aksaklıklardan ileri geliyordu, ne eğitim yetersizliğinden. Başlıca neden kültüreldi!
Güney Kore geleneklerinin temeli büyüklere saygılı ve mesafeli durmak, sözlerinden çıkmamak, düşüncelerini sorgulamamak. O terbiyeyi alarak yetişen gençler amir karşısında kuzu gibi oluyorlar. Anlaşıldı ki kaptan pilotların yardımcıları da onların yanlış davranışlarını gördükçe ses çıkaramamışlar.
Şirketin uçucu personeline alelacele yoğun "sorgulama ve ses yükseltme eğitimi" verildi. Bıçakla kesilmiş gibi durdu kazalar.


***
Okuduğum bir kitapta başka ülkelerin uçaklarının da düşmesinden sonra kara kutularından elde edilmiş konuşma kayıtları var. Sinir bozuyor.
Örneğin bir Kolombiya uçağı 1990 Ocak ayında New York'un Kennedy Havaalanı yakınlarında çakılmış, bütün mürettebat ve 73 yolcu ölmüştü. Kazada pilot hatası ya da teknik arıza yoktu. Daha doğrusu, kaza değildi olay. Uçağın benzini bitmişti!
İnanması güç tabii. Uçak seferlerinin bütün ayrıntıları hesaplanır, ne kadar havada kalınacağı bilinir, benzin de -büyük ölçüde güvenlik payı bırakılarak- ona göre alınır. Koskoca yolcu uçağının benzini nasıl biter?
Esrarın çözümü kara kutuda. Bölgede hava trafiği çok yoğunmuş. Alandaki kontrolörler boyuna tur attırıyorlarmış pilotlara. Kolombiya uçağı iniş için alçaldıktan sonra fazladan 75 dakika gökte kalmış.
(Alçaklarda hava yoğundur; oralarda çok daha fazla yakıt harcanır.)
Kontrolörlerle temas kurma ve yürütme görevi İkinci Pilotundur. Onun bir başka görevi de gereğinde Kaptanı uyarmak. Ama düşen uçakta o görevli Kolombiyalı. Amire alabildiğine saygılı davranma kültürüyle yetiştirilmiş, çok da "yumuşak yüzlü" bir adamcağız.
Yorgunluktan kafası durduğu anlaşılan Kaptanı dürtüklemiyor. Uçağı gökte atılan turda gerilere yerleştiren laf anlamaz kontrolöre de "Yakıtımız çok azaldı" diyor ama etkili konuşamıyor. Hatta teşekkürler ediyor. "Acil durum olduğunu söylesene" diye çıkışan Kaptana verdiği cevap harika:
"Söylüyorum efendim. Asabi biri."
Onun yerinde Amerikalı bir meslektaşı olsa ana avrat düz gider. "İniyoruz ulan, itoğlu it" der. "Söyle ötekilere, savrulsunlar önümüzden!"
Sümsükçe konuşmadan birkaç dakika sonra çakılmış uçak.
***
Elimdeki kitapta ülkelerin biat kültürünün yoğunluğu ile uçak kazası sayılarının yüksekliği karşılaştırılıyor. Gerçekten çarpıcı bağlantı var arada.
Tabii, bizdeki durumu düşündüm. Adına vesayet de denen "egemene yeniklik" zaafımız giderilme yoluna girdikçe uçak şirketlerimizin kazaları azalmakta mı?
Toplum genelinde o bakımdan iyileşme olması yetmez. Yönetim kokpitlerinde de sağlığa yönelme görülmeli.
Kimi politik kesimlerde benzin bitiyor. Yönetenlere (ister koltukta, ister perde gerisinde, ister kodeste olsunlar) "Çakılıyoruz" diye seslenebilecek yürekli mürettebatvar mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA