Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Foyalar

Kabahatliyi itirafa zorlayan sorular vardır. Amerikalılar şu örneği verirler:
"Karını dövmekten vazgeçtin mi?"
Yanıt evet olsa "Yani vazgeçmeden önce dövüyordun", hayır olsa "Demek hâlâ dövüyorsun" sonucu çıkar.
Şimdi yine Amerikalıların Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı dünya kamuoyu önünde demokrasi yanlısı görünmek için Mısır diktatörüne yönelttikleri tehditle kendilerini öyle bir köşeye sıkıştırıyor, işlenmiş olan tarihsel suçu açığa vuruyorlar.
"Halkını ezmekten vazgeç, yoksa sana bunca yıldır yaptığımız milyarlarca dolarlık yardımı keseriz" demekteler.
Gelin de kendilerine sormayın:
"Halkını ezmekte olduğunu söylediğiniz adama milyarlarca doları niçin veriyordunuz?"

***

Mihenk taşını bilirsiniz. Değerli madenlerin ayarının anlaşılmasına yarar. Mısır ayaklanması gibi gelişmeler karşısında benimsenen tutum da birçok pozdaki gerçeklik dozunu belirleyici ölçü oluyor.
Herkesin her zaman savunur göründüğü evrensel değerler var: demokrasi, özgürlük, insan hakları vesaire. Bunların lafını dillerinden düşürmeyenlerin "özü sözü bir" mi, numara mı yapıyorlar?
Alın işte, zifiri karanlıkta şimşek çakmış gibi, durumu aydınlatan bir patlama oldu.
Bir yanda demokrasinin de, özgürlüğün de, insan haklarının da tartışılmaz düşmanı Mübarek Efendi; öte yanda hepsini isteyen Mısır halkı. Hangisinden yana olduğunuz açık seçik belli eder tercihinizi.
Batı laf gevelemekte. Bölgedeki petrol ve egemenlik hesapları bilindiğine göre, şaşılmaz.
Peki, bizim yaklaşımımız ne? Ve ne olmalı?
İlginç bir durum. Mübarek Batı desteğiyle kendi ülkesindeki statükoyu sürdürüp iktidarda kalabilmek için umacı diye Müslüman Kardeşler örgütünü kullanıyordu hep:
"Ben gidersem aşırı dinciler gelir, Mısır ikinci İran olur."
Aynı, bizdeki bürokrat-darbeci-üçkâğıtçı ortaklığıyla sömürü tezgâhı sürdürülürken duyduğumuz "İrtica gelir, Türkiye İran olur" teranesi gibi.
Şimdi Batı kendi çıkarı açısından bile yanlışlığı açığa çıkmakta olan hesaplardan dönüp akıllıca bir rota rötuşu yaparsa mesele yok. Onunla aynı doğrultuda yola çıkabiliriz.
Ama akılsız keçilikte direnerek ters yöne sapabilir. Mübarek düzenine ya da onun maskeli bir uzantısına destek vermeyi sürdürebilir. Vaktiyle "bizim çocuklar" denen Türk işbirlikçilerine yaptırıldığı gibi, Mısırlı generalleri kendi toplumlarını hizaya getirmekle görevlendirebilir.
O zaman nasıl davranacak bizim iktidar partimiz? Batı'nın dümen suyuna girerse bölgede pekişmekte olan yumuşak gücümüz pelteye dönüşüverir.
Başı sıkıştıkça telefon açan Hüseyin Obama kardeşimize "Zararın neresinden dönülse kârdır" atasözümüz duyurulmalı. Kahire meydanlarındaki kalabalıklara dikkatle bakması tavsiye edilmeli. Oraları gözü dönmüş yobazların değil, çoğu iyi eğitimli insanların doldurduğu vurgulanmalı. Sonuçta onların öfkesinin masal öcülerinden çok daha yüklü fatura çıkarabileceği anlatılmalı.
Anlamazsa kendi rotamızı çizebilmeliyiz. Yetkililerimizden net bir mesaj çıkmadı henüz. Umarım bugün Başbakan grupta konuya aydınlık getirir.
***

Yasak koyanlar bunu hep "tehlike önleme" gerekçesiyle yapar, ama getirdikleri kısıtlamanın kendileri için de tehlike yaratabileceğini düşünmezler: höt demelerini umursayan olmazsa otoriteleri yere seriliverir.
Mısır'da soyut direniş somut ayaklanmaya ne zaman dönüştü? Dakikası bile belli: sokağa çıkma yasağına uyulmadığı görülür görülmez. Zararı değil, yararı oldu. Coşkulu bir özgürlük havası esmeye başladı.
Biz kendimizi bildik bileli bin bir yasakla yaşadık. Kaldırıldıkça çoğunun anlamsız karga korkulukları olduğu anlaşıldı.
Hepimizi karga yerine koyanların da foyası meydana çıktı... mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA