Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Türkiye ve NATO

İlginç rastlantı; aynı gün iki yayın organında Türkiye-NATO ilişkilerini sorgulayan iki ilginç yazı yayınlandı.
Biri "Le Monde" gazetesinde, öbürü ise siyaset, uluslararası ilişkiler, ekonomi, sağlık, çevre, enerji gibi alanlarda uzman kişilerin yazılarını abonelerine dağıtan "Project Syndicate" sitesinde.
"Le Monde"daki yazı Paris'teki Siyasal Araştırmalar Enstitüsü'nde görevli Profesör Bernard Badie'nin gazete okurlarının sorularına verdiği yanıtlardan oluştu.
"Project Syndicate"teki yazı ise "Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi" (EDAM) Başkanı ve "Carnegie Europe" düşünce kuruluşunda konuk araştırmacı olarak çalışan Sinan Ülgen'in imzasını taşıyor.
Profesör Bernard Badie, Türkiye-NATO ilişkilerinin geleceği üstüne önemli iddialar ortaya atıyor. Şöyle:
"Türkiye'nin bölgesel güç konumunu kazanması AK Parti iktidarıyla iyice belirginleşti. Ankara'nın önemli diplomatik kozları var. Ne var ki, NATO üyeliği bu kozlarını gerektiği gibi değerlendirmesini köstekliyor."
"Bir ayağı kuzeyde, öbür ayağı güneyde olan Türkiye bölgesel krizlerde arabulucu rolünü oynuyor. Dünya haritasında Türkiye'nin yerine baktığınızda elindeki kozların ona bölgesel güç konumunu getirdiğini görüyorsunuz. NATO üyeliğinin bu rolü oynamasında engel oluşturduğunu Türkiye zamanla görecek."
"Ben bu gibi nedenlerle Türkiye'nin bir gün NATO'dan çıkmak isteyeceğini iddia ediyorum. Türkiye-NATO ilişkilerinde tablo şu: NATO üyeliği Ankara için faydadan çok engelleyici ve pahalı bir hale geldi. Erdoğan bölgesel ya da Yeni Osmanlı projesinde ısrar ederse, Atlantik İttifakı'na üyeliğinin sürdürülemez, katlanılamaz olduğu sonucuna varacak."
Sinan Ülgen'in "NATO ve Yeni Türkiye" başlıklı yazısında savunduğu görüşler de şöyle:
"Bazıları Türkiye'nin Batı'ya sırt çevirdiğini söylüyor. Türkiye'nin ufkunu genişlettiğini söylemek daha doğru olur. Türkiye, NATO'da gerilimlerin kaynağı olabilir ama Atlantik İttifakı'na bağlılık ile ulusal çıkarları arasında usta bir denge kuruyor."
"Son yıllarda savunma işbirliği Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerinin temel taşlarından biri oldu. Fakat bu asimetrik bir ilişkiydi; Türkiye güvenlik tüketicisi olarak Batı'ya büyük ölçüde bağımlıydı. Bugün artık tehditler eskisi kadar yoğun algılanmadığı için, Türkiye. Batı'yla birlikte hareket etme ihtiyacı duymuyor. Ancak bu Türkiye'nin NATO'dan uzaklaşmakta olduğu anlamına gelmiyor. Türkiye hâlâ İttifak'ın aktif ve etkili bir üyesi ve bu üyeliğinden azami yarar sağlamaya devam etmeyi umuyor."
"Türkiye bugün NATO'ya katkısını güvenlik politikalarının birçok yönünden sadece biri olarak kabul ediyor. Erdoğan Hükümeti dünya işlerine ağırlığını koymayı hedefliyor ve bu nedenle politikaları her zaman NATO üyelerinin çoğunluğuyla aynı çizgide olmuyor. Bununla birlikte Türkiye'nin yöneticileri NATO'nun etkinliğini ve uyumunu zayıflatmayı zerrece akıllarından geçirmiyorlar. Tam tersine, Türkiye'nin NATO bünyesindeki konumunu güçlendirmeyi, böylece İttifak'ı hedeflerini daha iyi yansıtmasını sağlayacak biçimde dönüştürmeyi istiyorlar."
İki uzmanın birbirinin zıddı görüşler savunduğu sonucu çıkarılabilir. Ama değil. Aslında ikisi de aynı tespiti yapıyorlar: Türkiye- NATO ilişkileri yeni bir evreye girdi. Getirisinin- götürüsünün sorgulandığı bir döneme.
NATO'nun Libya operasyonunun ilk aşamasında Ankara ile Brüksel (NATO merkezi) arasında su yüzüne çıkan görüş ayrılıkları da işte bu pencereden okunmalı...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA