Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BARIŞ SOYDAN

Baykal’ın ‘muhteşem’ dönüşü

Barış Soydan, bu haftaki gelecek senaryosunu, 2012’deki CHP kurultayına katılan bir delegenin gözünden yazdı.

Söylemeye gerek bile yok: Bu bir senaryo. "Olursa acaba nasıl olur" oyunu…

Deniz Baykal, konuşmasını tamamlayıp kürsüden inerken, yanında oturan delege arkadaşı dirsek atıp "Haydi kalk" diye bağırdı.

"Ben kalkmıyorum" demeye niyetlendi ama kurultay salonu "Başbakan Baykal" sloganlarıyla inlemeye başlamıştı bile.

Kaçıncı kurultaydı bu katıldığı? Beşinci mi? Altıncı mı yoksa? İstanbul'a her seferinde slogan atmaktan sesi kısılmış halde dönerdi. Ertesi sabah delege arkadaşlarıyla boza içip kurultayı değerlendirmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Ama bu sefer olmayacaktı bu.

Sloganlar değil mısralar vardı bu kez dilinin ucunda. Can Yücel'in dizeleri:

Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta

Hayır, ne Baykal'a oy verecekti bu defa, ne de Muharrem İnce'ye.

Baykal salonu selamlayıp yerine otururken kendi kendine mırıldandı:

Nerde gördüklerim,
nerde o beklediğim…

"Ne dedin, anlamadım?"

Slogan atmaktan nefes nefese kalmış arkadaşı, gözlerini ona dikmiş, bakıyordu.

"Neden slogan atmaya kalkmadın?" diye sordu gücenmiş bir ses tonuyla, "Seni Baykalcı sanıyordum."

Bir şeyler söylemesi gerekiyordu ama Can Yücel'in dizelerinden başka bir şey gelmiyordu ki aklına:

"Başka türlü bir şey, benim istediğim.
Denizi ayrı deniz
Havası ayrı hava.."

"Deniz'in aslı burada!" diye bağırdı arkadaşı, "Yeni denizlere ihtiyacımız yok! Yenilikçilerin partiyi götürdüğü yeri gördük… Dersim'le Mersim'le olmaz bu işler…"

Salon bir kez daha dalgalandı. Binlerce kişi yeniden ayağa fırlayıp "Başbakan Baykal" diye slogan atmaya başlamıştı.

Ne işi vardı burada? Aylar önce bayrağı genç partililere devretmeye karar vermişti. Ama kurultay süreci çok hızlı gelişmiş, kendini yine İstanbul delegesi olarak Ankara'da bulmuştu.

Haftalardır partinin 'ağır abilerinin' yakın markajındaydı. Arka arkaya arayarak, Kılıçdaroğlu'nun partiyi tehlikeli sulara götürdüğünü, düze çıkmak için tecrübeli bir kaptana ihtiyaç duyulduğunu anlatıyorlardı.

Bir sigara içse kendine gelir miydi acaba? Kalkarken arkadaşının "Maceracıların peşinden gitme" diye bağırdığını duydu.


***

Kurultay salonunun kapısı tiryakilerle doluydu. Çakmağını ararken yanına gelen biri "Baykal mı İnce mi sayın delegem?" diye sordu.

Genç bir muhabirdi.

Bir şeyler söyleyip savuşturacaktı ama Can Yücel'in dizesinden başka bir şey gelmiyordu ki aklına!

"Başka türlü bir şey benim istediğim."

"Başka türlü bir şey mi?" diye yılışık şekilde güldü genç gazeteci, "Son dakikada ortaya çıkacak sürpriz bir aday mı yoksa?"

İçeriden bariton bir ses duyuldu: "Muharrem İnce geliyor!"

Bütün tiryakiler sigaralarını atıp salona doğru koşmaya başladı. Genç muhabir de 'Hoşça kal' bile demeden onların peşinden seğirtti.

Sigarasından derin bir nefes aldı. Buz gibi bir hava vardı Ankara'da.

Çevresinde kimsenin olup olmadığını kolaçan edip mırıldandı:

Nerde gördüklerim?
Nerde o beklediğim…

Başka türlü bir şey benim istediğim…

NOT: Burada anlatılanlar hayalidir. Gerçekle bağı rastlantıdan ibarettir.

Görüşlerinizi yazın:
baris.soydan@sabah.com.tr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA