Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

40'ların Hollywood'unda kalmış, Çirkin Amerikalı!..

Çocukluğumuz 40'lı yılların Hollywood filmlerini seyretmek, sonra da, hele kovboy filmlerini evde ağabeyimle oynamakla geçti, Bandırma'da.. Annemle babam gece bir yere gittiler mi, hemen salondaki masayı kenara çeker, sandalyelere tersinden oturup, at koşturur gibi sallardık. Babam eve aldığı sandalyelerin neden bu kadar çürük olduğunu anlayamadığını söylerdi ikide birde bize.. "Sizi gidi hınzırlar sizi" bakışlarıyla..
Oynadığımız filmlerde rol dağıtımını büyük olduğu için ağbim yapardı. Ben hep kötü adam, yani Kızılderili olurdum..
Kızılderililere "Vahşiler" denirdi, filmlerde.. Vahşilerdi çünkü.. Temiz, masum, onlara uygarlık getirmeye çalışan beyaz adamlara saldırırlardı durmadan.. Batıya göçen o ünlü uzun arabalarla oluşan kervanlara saldırırlardı. Kervan, halka olarak kendini savunmaya çalışırken, bu vahşiler, atlarını çılgınca sürerek, halkanın etrafında çığlık çığlığa döner, ok ve kurşun atarlar, kadınlar ve çocukları öldürür, erkeklerin de kafa derilerini yüzerlerdi. Çünkü çadırlarındaki kafa derisi sayısı onların kahramanlık ölçüleriydi.
En acımasız, en vahşi Kızılderili lideri de, Apaçilerin reisi Geronimo idi.. Ben Geronimo olurdum, ağbim de benim peşimdeki kahraman Amerikan kovboyu..
Hollywood sadece Amerikalıların değil, dünyanın beynini yıkayan bu korkunç masallardan sonunda vaz geçti.. Yürekli ve gerçekçi yönetmenler, Hanya'nın ve Konya'nın öyle olmadığını anlatan filmler çekmeye başladılar..
1950 yılının Kırık Ok/ Broken Arrow filmi bir dönüm noktasıydı. Jeff Chandler, filmde, büyük Apaçi Reisi, Geronimo'nun babası Cochise'i canlandırıyor ve film, ilk defa Kızılderililerin vatanları ve aileleri için savaşan insanlar olduklarını anlatıyordu.
Geronimo'nun, bir vahşi değil, peşine takılan binlerce askere rağmen, yenilmediğini, yakalanmadığını ve Kızılderili tarihine geçen bir kahraman lider olduğunu 20'nci yüzyılın ikinci yarısından sonra öğrenmeye başladık. Kahraman Amerikan ordusu onu yakalayamayınca, teslim olmaya zorlamak için yerleşik obaları basmaya ve kadınları, çocukları öldürmeye başladı. Geronimo bu katliamı önlemek için barışa razı oldu.
Şimdi, Obama, bu Amerikan kahramanının adını, Usame Bin Ladin Operasyonuna koyarak, ya da tek sorumlusu olduğu operasyonun kod adının Geronimo olmasına izin vererek, Kızılderililere, yani Amerika'nın gerçek sahiplerine çok ağır hakaret etti..
Yaşayan Apaçilerin lideri, Başkan Obama'ya bir mektup yazarak "Bu yapılan tüm Kızılderili toplumlara ağır bir hakarettir. Kesinlikle özür dilenmesi gerekir" dedi..
Çirkin Amerikalı özür diler mi, bilemem.. Ama Çirkin Amerikalı'yı bilirim..
O da 60'lı yılların lafıydı. Çirkin Amerikalı /Ugly American adlı romandan dünyaya yayılan bir ifadeydi bu.. Bir Uzakdoğulu "Yahu burada tanıdığım Amerikalılar, Amerika'da yaşayan güzel insanlara benzemiyorlar" demişti. Romanın adı burdan geliyordu.. "Komünizm geliyor" tehdidiyle, bazı ülkelerin yönetimine adeta el koyan, sözde yardıma gittikleri ülkelerde, kibirli, küstah, yerli halkı küçümseyen ve adam yerine koymayan görevli, uzman, resmi, sivil, her türlü Amerikalı için kullanılan bir deyim oldu. Vietnam'la birlikte de tavan yaptı.
Şimdi "Komünistler geliyor"un yerini "Terör geliyor" aldı.. Amerika kendisine yeni Vietnamlar yarattı.
Aklı hâlâ 1930'ların ve 40'ların Hollywood'unda kalan Çirkin Amerikalı, bir başka ülkede yaşadığı evine girip rahatça yakaladığı bir teröristi, insan gibi mahkeme önüne çıkarıp yargılayacağına, "Ellerini havaya kaldırmadı" gibi çocukları bile güldüren bir gerekçe ile kurşuna dizdi ve bir kanlı katili, ölümsüz aziz haline getirdi.
Bugün "Amerika aya gitmedi. Seyrettiklerimizin hepsi TV filmiydi" diyenler ve inanlar hâlâ var.. Hâlâ "Saddam hayatta. Asılan benzeriydi" diyor yığınla insan..
Bu baskına ve bu baskında Usame'nin, gerçek Usame'nin öldürüldüğüne insanları inandırmak kolay mı?. Hele ortada ceset de yokken!.. Senaryolar yazılmaya başladı bile..
Çirkin Amerikalı, çirkin bir işi, çirkin bir adlandırmayla yaptı.
Usame öldürüldü mü, ölümsüzleştirildi mi, yakında görürüz!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA