Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Tek bir döviz kuru rejimi doğru mu?

Bir ülke parasının aşırı değerlenmesi ihracatı zorlaştırıyor. İhracatçı dünya pazarlarında rekabet gücünü kaybediyor. Ayrıca paranın değerlenmesi ülkede hem yatırımların hem de talebin yönünü değiştiriyor. İhracat kârlı olmaktan çıktığı için ihracata konu olmayan konut, gayrimenkul ve hizmet sektörüne yatırımlar çoğalıyor. Dış ticarete konu olmayan malların fiyatları da yükseliyor. Dolayısıyla parası değerlenen bir ülkede cari açık süratle artıyor.
Gerekli olan devalüasyon bu aşamada yapıldığında ne oluyor peki? İthalat maliyetleri aniden yükseldiği için ekonomi daralıyor. İşsizlik hızla yükseliyor. Ekonominin tekrar toparlanması zaman alıyor.
Anlattığımız bu süreç 2008 yılı eylül ayından sonra Türkiye'de yaşandı. Merkez Bankası'nın izlediği 'yüksek faiz - düşük kur' politikası Türk parasını aşırı değerlendirdi. Türk parasının, Amerikan Doları karşısındaki değeri 2008 yaz aylarında 1 lira 14 kuruşa kadar geriledi. Ama hatırlanacaktır, Amerikan kaynaklı krizin dış şokuyla, dolar/TL paritesi aniden 1 lira 53 kuruşa yükseldi. Türk parası birdenbire yaklaşık yüzde 35 oranında değer kaybedince, ekonomide sıkışma başladı.
Yüksek faiz -düşük kur politikasının zahmetsiz getirisine alışan "kriz lobisi" ayaklandı. Dış borçlarını ödeyemeyeceklerini ve Türkiye'nin batacağını ileri sürdüler. Vatandaşı da buna inandırdılar. Ama zaman gerçeğin ne olduğunu gösterdi. Onların 'ödeyemeyiz' dedikleri dış borçları, yurt dışındaki paralarından, kendi kendilerine verdikleri borçlar olduğu için ödememe sorunu tabii ki ortaya çıkmadı. Oysa Merkez Bankası, Türk parasının aşırı değerlenmesine göz yummasaydı, kriz lobisinin haksız kazançlarına izin vermemiş olacaktı. Umarız Merkez Bankası bu düşük kur- yüksek faiz politikasında niye bu kadar ısrar ettiğini bir gün ikna edici bir biçimde açıklar.
Gelelim Türk parasının aşırı değerlenmesinin nasıl önleneceğine? Dünyada dönem dönem kur rejimleri ve para politikaları moda oluyor. Bu moda olan kur rejimleri ve politikaları her ülkeye aynı koşullarda uygulatılmaya çalışılıyor. Oysa ülkelerin çok farklı kendine özgü koşulları var. İşte bu nedenle Harvard Üniversitesi profesörlerinden Jeffrey Frankel, tek bir döviz kuru rejiminin ve tek bir para politikasının bütün ülkeler için doğru olamayacağını ileri sürüyor.* Dalgalı kur politikası ve enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan bir ülkenin, aynı zamanda 'sürünen pariteleri, ayarlanabilir pariteleri, bir kur sepetine bağlanmayı ya da bir kur bandını' hedef alan kur rejimini uygulayabileceğine dikkat çekiyor. Böylece o ülkenin, en çok ihraç ettiği mallarına rekabet gücü sağlayan bir kur rejimini hayata geçireceğini ve bunun o ülkenin ekonomisine çok faydalı olacağını söylüyor.
Peki Türkiye'de böyle bir öneri nasıl uygulanabilir?
Türkiye'nin en çok ihraç ettiği ürünler, otomotiv ve tekstil ürünleri olarak sıralanabilir. Bu ürünlere rekabet sağlamak için dünya pazarındaki otomotiv ve tekstil ihraç fiyat endeksleri ile Türkiye'deki bu ürünlerin ihraç fiyat endeksleri dikkate alınır ve döviz kurları, dalgalı kur rejimi uygulanarak rekabetçi hale getirilebilir. Merkez Bankası, en çok ihraç edilen ürünlerin "ihraç fiyat endekslerindeki" değişmelere göre döviz kurlarına müdahale ederek rekabet gücü sağlayabilir.
İhracatçıyı sıkıştıran 'düşük kur-yüksek faiz' politikasını hâlâ uygulamayı sürdüreceğine, Merkez'in, dalgalı kur politikası içinde kalarak, ihracatı ve ekonomiyi büyütecek farklı kur rejimlerini tartışmasında fayda var.
*Jeffrey A. Frankel, No single currency regime is right for all countries or at all times. EIF No.215

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA