Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Başbakan Erdoğan: Kamu net borç stokunu % 61'den 25'e düşürdük

Başbakan Erdoğan, "reel faizi sıfıra yaklaştıralım" deyince bazıları yine hareketlendi. Güya faizlere müdahale ediliyormuş. Oysa faize bir müdahale yok. Sadece ekonomiyle ilgili bir durum tespiti yapılıyor.
O tespit de şu... Türkiye ekonomisinde durumlar değişti, kamu borç yükü eskisi gibi değil. Devlet iç ve dış borçlarını azalttı. Yani bizim devletin sonunda iki yakası bir araya geldi. Başbakan da haklı olarak para sahiplerine, "artık size vatandaşın vergisini yüksek reel faiz vererek yediremem, size ancak enflasyon kadar faiz veririm" diyor. Gürültü de işte bu yüzden çıkıyor.
Reel faizin sıfıra yakın düşürülmesine karşı çıkanların bütün endişesi, bundan böyle yüksek reel faiz almadan işlerini nasıl sürdürecekleri, nasıl geçinecekleri düşüncesi... Yoksa faize müdahale falan yok. Bütün gelişmiş ekonomilerde olan ve bizde de çoktan olması gereken sonunda oluyor. Bir de tam aksi, eğer Türkiye ekonomisinin bugünkü şartlarında yüksek reel faiz sürdürülürse, işte o zaman faize müdahale edilmiş olur. Zira hiçbir ekonomik gerekçesi yokken birileri rant sağlasın diye faizler yüksek tutulmuş olur.
Düşük reel faize, sanki rekabetçi serbest piyasayı savunuyorlarmış gibi "faize müdahale ediliyor" diye karşı çıkanlara şimdi sormak lazım. "Merkez Bankası, yüksek reel faizle döviz kuruna müdahale edip, kurlara baskı yaparken ve Türkiye'nin ihracatta rekabet gücünü kaybettirirken aynı tezleri niye ileri sürmediniz sahi siz?"
O zaman "rekabetçi" olmak akıllarına gelmedi çünkü "yüksek reel faiz- düşük kur" politikası, faizciye yaradı. Ama artık Türkiye değişti.
Gelelim koşulların nasıl değiştiğine... Türkiye'nin kamu net dış borç yükü 2002'de yüzde 25.2 seviyesindeydi, şimdi yüzde 1.2'ye geriledi. Yani kamu dış borcu 21 kat azaldı.
Dün Başbakan Erdoğan, 4. Hazır Giyim Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Merkez Bankası'na da mesaj gönderdi. "Merkez Bankası'na müdahale edemem. Ama arazide Merkez Bankası yok, ben varım. Biri, faizden zarar gördüğünde beni buluyor" diyerek yüksek faizlerin olumsuz etkisinin halka ve siyasetçiye nasıl yansıdığını belirtti.
Gelelim reel faizin sıfıra indirilmesinden kimlerin rahatsız olduğuna... Rahatsız olanlar, etkin çalışmayan bazı bankacılar ve yüksek reel faizle geçinenler. Biliyorsunuz, piyasa ekonomisinin kurallarına göre, verimsiz çalışan işletmeler piyasadan çekilir. Piyasa ekonomisinin bunları ayıklaması iyi olur. Ama bizde öyle bankalar ve bankacılar var ki hem verimsiz çalışıp hem de güzel yaşamak istiyor. Eğer düşük reel faizle bankalarınızı çalıştıramıyorsanız, kapatın bankalarınızı ve gidin. Verimli çalışan bankalar piyasada kalsın. Böylece finans kesimi daha kârlı hale gelir. Üstelik bu bankacılar, bu öneriye hiç de yabancı değil. "Bu şartlarda çalışamıyorsanız, şirketlerinizi kapatın" gidin önerisini kendileri yıllarca reel sektöre yaptılar ve hâlâ yapıyorlar.
Bir zahmet başkasına önerdiğinizi önce kendiniz uygulayın. Eğer İsrail'de, İtalya'da, G. Kore'de olduğu gibi düşük faizlerle çalışamayacaksanız bankacılığı bırakın. Verimli çalışanlar piyasada kalsın ve Türkiye ekonomisini büyütsün.

Bu ülkede kamunun iki yakası artık bir araya geldi, devletin bütçesi iyi durumda, devletin sizlerden yüksek faizle borç almaya ihtiyacı yok. Demem şu ki... Koşullar değişti. Bu ülkede artık zaman, sizin zamanınız değil. Zaman, halkın zenginleşmesinin ve kazanmasının zamanı.


* Kamu net borç stoku, iç ve dış borç yükümlülüğü toplamından kamu sektörünün elinde bulundurduğu varlıkların düşülmesiyle bulunur. Bulunan rakam milli gelire oranlanır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA