Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Dün kimi gördüm Taksim'de biliyor musunuz?

Onbinler vardı. Hrant için adalet isteyen onbinler...
Kalabalığın bir ucu rahmetlinin hem kurucusu, hem de genel yayın yönetmeni, yazarı, muhabiri olduğu Agos gazetesinin... Yani katledildiği o kaldırımın önündeydi.
Diğer ucu ise Taksim Meydanı'nda.
Yürüdük hep beraber.
Bilmiyorum duydular mı beyaz bereli bir bebekten katil yaratmayı başarabilen o derin eller. O vicdan yoksunu zihinler ama biz hep bir ağızdan seslendik yine. Tıpkı 5 yıl evvel olduğu gibi...
"Faşizme inat kardeşimsin Hrant!" diye...
Dedim ya çok kalabalıktı.
Her kesimden, her düşünceden, her siyasetten insanın sadece bedenlerini değil, vicdanlarını da yanlarına alarak katıldığı bir yürüyüştü dünkü... İlerleyen yaşına aldırış etmeden gelmişti Vedat Türkali. Elektrikli sandalyesinin üzerinden sesleniyordu o da, bebek katillerinin yaratıcılarına...
12 Eylül faşizminin yok ettiği Fatsalı Fikri Sönmez, namı diğer Terzi Fikri'nin oğlu Naci Sönmez ve torunu öylece sessiz ve sakin yürüyordu kalabalığın ortasında.
Ali Bey'i gördüm. Vivet'i, Mehmet'i, Etyen'i, Rojin'i, Alper'i, Kaan'ı, Serpil'i, Balçiçek'i, Sadık'ı gördüm...
Bir süre adının "Cemile" olduğunu söyleyen ve dizlerinin ağrısından yürüme zorluğu çeken yaşlı bir teyzeyle yürüdüm yan yana. Sordum:
"Niye buradasın teyzem?"
Başladı haykırmaya:
"Hrant Dink'i hiç tanımıyordum yavrum ama öldürüldükten sonra gazetelere yansıyan fotoğrafı beni çok yaraladı. İçim kıyılmıştı o kaldırım üzerindeki haline. Kendisine yeni bir ayakkabı bile almaya gerek duymayan, altı delik bir ayakkabıyla gezmeye devam eden bir garibandan kim ne ister çocuğum? Elleri kırılsın o katillerin! Hem onların, hem de o katillere sahip çıkan hâkimlerin!"
Hepimizin derdi aynıydı dün.
Duymayacak, görmezden gelecek olsalar bile...
Amacımız tekti!
Kaleminden, söyleyecek sözünden başka hiçbir şeyi olmayan masum bir insanı hunharca öldüren katillere, azmettiricilerine ve onların uzantılarına utanmadan kol kanat gerenlere seslenmek ve "El insaf!" diyebilmekti.
"Hrant için adalet! Hrant için vicdan" çağrısını bir kez daha haykırabilmekti.
Dün bunu başardığımıza inanıyorum ben hep beraber.
İşte onun için olsa gerek...
Ortada hâlâ kabak gibi duran adaletsizliğe, vicdanları alt üst eden 2 gün önceki o yargı kararına rağmen ruhum huzur içinde ayrıldım Agos'un önünden.
Çünkü dün Taksim'de gördüğüm sadece onbinlerce insanın oluşturduğu sıradan bir kalabalık değildi.
O kalabalığın tek bir yürek ve tek bir vücut olup verdiği şu mesajdı:
"Unutmayınız ki, bu ülkede namussuz ve namert insanlar kadar, namuslu ve vicdan sahibi olan insanlar da var!"

Not : Ben yürüyüşten ayrıldıktan sonra bazı kendini bilmezler olay çıkarmış. Onlar bu yazının kapsamı dışında kalıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA