Geçen hafta Mutfak Misyonu yazım şu soruyla bitiyordu;
Dünyadaki İtalyan mutfağının gelişmesinde pizza ve makarna en ağırlıklı öğedir. Bizdeki döner ve kebap gibi… Şimdi soruyu kendimize soralım; son 50 yıldır Avrupa'da İtalyan mutfağının elde ettiği başarı ve İtalya'nın tanıtımında İtalyan mutfağının misyonu ne olmuştur, Türk mutfağınınki ne olmuştur?
İtalyan mutfağının İtalya'nın tanıtımına katkısını göklere çıkartıp, Türk mutfağınınkini yerlere düşürecek değilim.
Böyle bir haksızlığı yapanlara cevabım; Türk mutfağı kendi coğrafyası içinde kalmış gerektiği gibi yurtdışına açılamamıştır ama kendisinin varlığını uluslararası arenada kanıtlamıştır.
Ayrıca gelişen turizm hareketiyle bir mutfak kültür bilinci ve onun mensuplarının değeri anlaşılmaya başlanmıştır.
Hiç şüphesiz bölgesel mutfak zenginliğimiz konusunda da farkındalık ortaya konulmuştur.
50 yıldır Avrupa'da yaşayan Türk işçileri ve 27 yıldır ülkemizdeki kitlesel turizm hareketi üzerinden, İtalyanların kendi mutfaklarına yükledikleri tanıtım misyon ve stratejisi gibi biz de Türk Mutfağına uygulayamadık. Bugün "döner ve kebaba" takılı kalmayan, geniş çeşitliliğe sahip sağlıklı mutfak kültürümüzü, her kategoriden prestijli lokantalara Avrupada taşımış olurduk.
Antalyalezzetleri.com isimli web sayfasında Vedat Milor ile yapılan bir söyleşide "Bundan birkaç yıl önce, başarılı lokantalarımıza destek olalım yurtdışında şubeler açsın diye bir fikir ortaya atılmıştı.
Bu iş o şekilde başarılı olmaz. Hem malzemesi oradan alındığı için hem aşçılığa önem verilmediği için fabrikasyon olur. Böyle bir hazinemiz var, o hazineyi ortaya çıkarmak emek ister" diyor.
Milor'ün söylediklerine katılıyorum. Ama Türk Mutfağına bu misyonu yüklememiz gerektiğine de inanıyorum. "Mutfakta Kim Var" Türk Hava Yolları'nın dış hatlardaki yemek servisinde, menü kartlarında kullandığı slogan.
THY Türk mutfağının tanıtımında 2008 yılından bu güne kadarki atağıyla, büyük katkılar sağlamıştır. Sunduğu mutfağımız örneklerindeki kalite de son derece önemlidir.
Özellikle uzak mesafeli uçuşlardaki genç aşçıların kıyafetleri ile sunumu bir başka olumlu örnektir. İstanbul'daki CİP salonundaki herkesin gözü önünde birkaç çeşitte pişirilip servis yapılan Pide önündeki kuyruklar adeta bir müdavimler ordusu yarattı. Ayrıca 14 çeşitten oluşan zeytin büfesi, bence bir ayrıcalık. Dünyanın hiçbir havaalanında böyle bir servisin olduğunu görmedim ve duymadım.
THY örneğinden hareketle, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Türk gastronomi yatırımcılarını destekleyen, yeni bir strateji geliştirmesini beklemek hakkımızdır.
Türk Mutfağına, Türkiye'nin tanıtımı ve olumlu imajının geliştirilme misyonu yüklemek, gecikmiş olsa da, daha fazla gecikmeden yerine getirilmesi önemlidir.
Gastronomi Turizmi konusunda söyleyeceklerimi daha sonraya saklıyorum.
Kısaca Türk Mutfağının böyle bir tanıtım stratejinin içinde, yurt dışında yapılacak Türk Mutfağı ve Bölgesel Mutfaklarımız Festivalleri, tanıtım günleriyle, Gastronomi Turizminin önü açılacaktır. Özellikle bu segmente yönelerek, Anadolu'nun en uç noktasına kadar turizm yayılacaktır.