Son yüzyılda sürdürülebilir bir gelecek için değerler arayışı uluslar arası toplumların belli başlı işi olmuştu. Hiç şüphesiz ki bu süreçte Sivil Toplum Kurumları etkin rol aldılar. Zira STK' lar son derece önemli toplumsal sosyal bir olguyu temsil etmektedir. STKların ait oldukları toplumlarının sosyo-ekonomik kalkınmaları için gösterdiği her çabanın; aslında dünyaya karşı sorumlulukları da karşıladığına inanıyorum. Kastettiğim STK ların sürdürülebilir kalkınma hedeflerini ve toplumun gereksinimlerini karşılayan hizmetlerdir. Gerçekleşebilmesi de yeni bir tür ahlaki liderlik ve vizyonla mümkün olabilecektir. İste STK'lar, yeni bir tür ahlaki liderliğe uygun bir yapıya sahip oldukları takdirde, sorunları çözmek inisiyatifini kullanarak dönüşümü ve gelişimi gerçekleştirecektir. Sivil Kurumların önemine inanan bir kul olarak hali hazır sitemlerde STK ların tutukluk yapan bir mekanizmaya dönüşme sinyallerinden rahatsızlık duymaktayım. Oysa ki; Mevlana'nın ''Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.'' dizeleri 13. Yüzyılda yeni zaman STK uygulamalarına ışık tutar gibi gelir bana. Sivil Toplum kurumlarının yol haritasına bir göz atacak olursak algımın nedeni daha iyi anlaşılacaktır. 1970'lerin "sosyal sorumluluk", 1980'lerin "kalite odaklılığı", 1990'ların "kurumsallaşma ve iyi yönetişim" uygulamalarından sonra 2000'li yılların ön planda olan uygulamaları bireyin kutsandığı, internet teknolojilerinin desteklediği paylaşımın " etik ilkeler"değerler"i önceleyen uygulamalarla geliştiğini söyleyebilirim. STK lar bütünü yönetenlerin yol göstericileri olduklarından hareket ederek; STK lar "toplumda katma değeri yüksek "değerler" ve "ilkeler" ile hizmet üretmelidir" ısrarım var. Israrımın olumlu sonuçlanması etik değerlerin belirleyeceği ve yönlendireceği "davranış standartlarına" bağlı olduğunu düşünüyorum.