Fransız Sylvie Gürkaynak, eczacı eşi Yardaş ile 1972 yılında tanıştığı Paris'te evlendi. Bir yıl Almanya'da yaşayan çift, 1974 yılında Antalyalı oldu. Memurevleri Mahallesi'nde yaşarken sık sık Kaleiçi'nin çekim gücüne kendini kaptıran Gürkaynak, şu anda torununa hamile olan kızı Sibel Doğan ile oğlu Can Gürkaynak'ın yeterince büyüdüğüne karar verip Kaleiçi'nde pansiyonculuk yapmaya başladı. Birkaç yıl sonra gazete ilanıyla satılan Fırın Sokak'taki yerini, 18 yıl önce alıp pansiyona çevirmiş.
24 SAAT PANSİYONDA
Kızının adını taşıyan 11 odalı pansiyonunu aynı zamanda evi olarak kullanan Gürkaynak, çoğunlukla gününün tamamını burada geçiriyor. Patronluğu bırakıp resepsiyon, müşteri ilişkiler ve temizlik işleri yardımcılığı yapan Gürkaynak, giriş kısmına Fransa mekanlarındakine benzer mavi bir tabela asmış. Tabela üzerindeki Maison du Bonheur yazısının anlamı, 'mutluluğun evi'.
GECE GÜNDÜZ BAŞKA
Kentin iklimini, Kaleiçi'nin otantik yapısını, manzarasını, denize, parka ve çarşıya yakınlığıyla yerini çok seviyor. Tek şikayeti, Kaleiçi'nin gündüzleri sakin ve huzurlu havasının geceleri tersine dönmesi. Gece eğlence mekanlarındaki müziğin uykuları haram etmesi, teybinden bangır bangır müzik yayını yapan spor egzozlu otomobillerin kol gezmesi ve aşırı sarhoş gençlerin sokaklarda naralar atması, her Kaleiçili gibi onu da canından bezdirmiş. Büfelerden aldıkları içkileri pansiyonunun önündeki bankta ve duvar kenarında tüketirken gürültü yapan gençlerin hakkında gelemediğini anlatan Gürkaynak, "Her seferinde aşağı inip uyardığımda, karşıma aşırı sarhoş gençler çıkıyor. Gençler içmesini bilmiyor. Çok içiyor ve ne yaptıklarını bilmez bir hale geliyorlar. Gündüz bulunan polis, güvenlik görevlisi gece kalmıyor. Çağırdığım polis gelene kadar gitmiş oluyor. O zaman da polis bana kızıyor" diye dert yanıyor.
SOKAĞI DA SÜPÜRMÜŞ
Belediye çöpçüsünün girmediği yıllarda her gün tüm sokağı süpürmüş olan Fransız kadın, bir Türk'ten geri kalmayan sıcakkanlılığıyla çevresindekilerin sevgisini ve saygısını kazanmış. Çok erken evlendiği için Fransa'dayken hiç yemek yapmamış. Ama 39 yıldır yaşadığı Türk yemeklerini yapmasını biliyor. Fransızca konuşmanın şivesinde yarattığı gırtlaktan çıkan ses tonlamaları olmasa, bir Türk zannedersiniz.