Kamuoyunun NTV'de Ahmet Yeşiltepe'nin hazırladığı "Tarih Avcıları" programından yakından tanıdığı, Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Sayın Nevzat Çevik ile Akdeniz TV'deki bu haftaki NET YANIT programımızda, tarih, arkeoloji ve turizm üzerine konuştuk. Prof. Nevzat Çevik Myra-Demre kazılarındaki başarılarıyla anılıyor ama bence en çok da arkeolojiyi herkese sevdirmesiyle haklı olarak hem Antalya'da hem de Türkiye'de takdir ediliyor.
Demre-Myra kazılarındaki "İnsan ve Arkeoloji" fotoğraf sergisini, 2 yıl önce Suna İnan Kıraç Vakfı sponsorluğunda Almanya'da gerçekleştirdiler. Sonra bu serginin, Antalya Cumhuriyet Meydanı'nda, okullarda ve AVM'lerde, Antalya Havaalanı Dış Hatlar salonunda, Kepez Erdem Beyazıt Kültür Merkezi'nde, Antalya Tanıtım Vakfı ile birlikte geniş kitlelere ulaşması gerçekleşti.
Sergi, tarihi gün yüzüne çıkaran, onu inanılmaz zorluklara karşı büyük bir öz veriyle bize kavuşturan insanı, arkeoloji emekçisinin hikayesini anlatıyordu.
Arkeoloji ve İnsan sergisinden en çok da gençlerin etkilendiğini gözlemledim.
Gelelim Net Yanıt programında en can alıcı, Mevlüt Yeni'nin, yazımın başlığını oluşturan sorusuna: "
Anadolu medeniyetlerinden birçok miras aldık ve siz bunları tırnaklarınızla kazıyarak günyüzüne çıkarıyorsunuz, peki biz 300 yıl sonra gelecek nesillere ne miras bırakmış olacağız?" Nevzat Hoca önce
"miras" kelimesinin anlamını ve
"tarihsel miras" kelimesinin İngilizceden birebir çevrilerek yanlış anlamlandırıldığını, mirasın bir kişiden bir kişiye kalma ve sahip olma anlamını içerdiğini, miras yerine arkeolojinin
"emanet" olarak görülmesi gerektiğini vurguladı.
"Biz geleceğe ne 'emanet' edeceğiz, bu soruyu, ben size sorayım" dedi. Sayın İdris Taş ve Mevlüt Yeni de
"emanet edecek nelerimiz var ki" gibi yorumlar yapıyorlardı.
Biraz tuhaf bir ruh haliyle ben söze daldım
"kimlikli neyimiz var ki emanet bırakacağız" gibi sözler söylemeye başladım. Evet, ister miras, istersek emanet diyelim geleceğe bırakacak bizi anlatacak "kimlikli nelerimiz var?" diye sorguladığımızda, insan boşluğa düşüyor.
Diğer taraftan modern dünya insanı, hızla kirletilen dünyamızın gelecek kuşaklara en az bugün kadar temiz bırakılmasını çevreci yaklaşımla ideal haline getiriyor. Kuşkusuz bu ideali bizim de benimsemiş olmamız gerekir.
Gerekir diyorum, tam benimsediğimizi ne yazık ki söyleyemiyorum. Geçen hafta bunun en acı örneğini yaşadık. Doğal emanet olan ağaçların İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda kesilerek, yerine AVM kullanımlı, taklit bina yapımı, tabanda toplumun çevre hassasiyetlerinin ne derece yüksek ama devlet yöneticilerinde bunun ne kadar eksik olduğunu bize gösterdi.
Çevre koruması ve gelecek kuşaklara emaneti idealine, geçmişten emanet aldığımız uygarlıkların eserlerini de koruyarak, yaşatarak hatta kullanarak devretmeyi eklemeliyiz.
Çok önemli olan ise gelecek kuşaklara bir medeniyet kimliği olan eserleri, meydana getirerek bırakmamızdır.
Taklit olmayan eserlerin ortaya çıkarılması için, kimlikli bir toplum olma bilincimiz var mı?