Herşeyden önce kırmızı-beyaz renkler için Antalya'dan Eskişehir'e gidip 90 dakika boyunca varlıkları ve sesleriyle sahadaki takıma ve armaya omuz veren 400 civarındaki Antalyasporluya teşekkür etmek lazım. 400 Antalyalının 2 milyon Antalyalıya verdiği 'sahiplenme' dersini yazsak, başlığı 'destan' diye atmamız gerekirdi.
Sahadaki takımın nasıl oynadığını yazmak gibi bir yükümlülüğümüz de var. Fakat daha önce Samet Aybaba'nın takımla nasıl oynadığına bakmak lazım.
Çok basit bir geri dönüşle, detaya girmeden Aybaba'nın 2 hafta üst üste aynı 11'le çıkmadığını, hatta en az 2-3 değişiklikle takımını sahaya sürdüğünü hatırlatalım.
Sanırsınız, ideal kadroyu bulmak adına 5. hazırlık maçını oyunuyor Antalyaspor.
Baros-Diarra değişikliğine evet ama Mehmet Sedef ve Ferdinand'ın yedekte kalması çok mantıklı gelmedi. Demek ki tribünden izleyen bizlerle Samet Aybaba arasında ciddi görüş ayrılıkları var.
Maç da dengesiz bir oyunla başladı Antalyaspor adına. Gidişiyle bizi üzen Necati, Jorquera'ya verdiği müthiş ara pasla bir kez daha üzdü.
İlk yarıda kalan dakikalar orta alan mücadelesi şeklinde ve pozisyon açısından kısır bir futolla geçti.
Ev sahibi takımın özellikle orta alandaki sert oyunu ve her ikili mücadeleyi kazanması ibreyi Eskişehirspor'a çevirdi.
Insa bu sert futbola zayıf kaldı. Devrenin son düdüğü çaldığında bir kez bile gole yaklaşamamıştı Antalyaspor.
Soyunma odasına 1-0 geride olmanın yanı sıra Vederson kırmızı kart görmediği ve ikinci yarıya da 11 kişi ile başladığımız için biraz şanslıydık da diyebiliriz.
Lamine Diarra, 58. dakikada müthiş bir gole imza attı. Önüne atılan uzun topta iki Eskişehirli oyuncuyu peşine takan Senegalli, 'Neden Diarra oynamaz' diyenleri haklı çıkardı, Eskişehir'i panikletirken, Baros'un umutlarını azalttı.
Diarra'nın Eskişehir'in plakası 26'yı taşıyor olması da güzel bir tesadüf oldu.
İkinci yarıda daha doğru oynadı Antalyaspor. Samet Aybaba'nın yaptığı tercihsel ve taktiksel dokunuşlar takımı hareketlendirdi. Hürriyet'in kırmızı kart görmesiyle umutlanmadık da değil.
Ta ki Aytaç'ın golüne kadar.
Düşer dediğimiz takımların galibiyetler aldığı ligde biz hala 3 puana hasretiz.
Bu böyle gitmez. Hem puan hem de özgüven için bir an önce maç kazanmalıyız.
Ne diyelim; Önümüzdeki maçlara bakacağız.