Bugünlerde başkan adayları hemen hemen her akşam yerel televizyonlarda evlerimize konuk oluyor ve Antalya kenti için hayal ettikleri projelerini açıklamayı sürdürüyorlar. Dün tramvaya karşı çıkanlar; bugün raylı sistemi şiddetle savunuyorlar. Mega projelerden konu açılıyor. Antalya'yı bir 'marka' -ne demekse- yapmak için düşüncelerini açıklıyorlar. Bu vaatleri dinledikçe; Antalya'nın güzel geleceği adına, insanın içinden adayların tümünü birden belediye başkanı seçmek geçiyor.
SEÇİM KONUŞMASI
Çocukluğumda ne billboard'lar ne de yerel televizyonlar vardı. Antalya'da seçim propaganda konuşmaları semt kahvelerinde yapılırdı. Bu kahvehaneler, ilgili başkan adayları tarafından önceden kiralanır; kimin hangi kahvede konuşacağı Antalya'nın ünlü tellalı 'Dellal Akif' tarafından cadde cadde dolaşılarak halka duyurulurdu. Bu seçim konuşmaları yasalara göre "kapalı salon konuşması" olarak tanımlandığından, konuşmacının kahve içinde veya hiç olmazsa kapının iç tarafında durarak konuşma yapmasına özen gösterilirdi. Halkın ise kahvenin içinden başlayarak, kahvenin bahçesine taşması önemli değildi. Bu tür gece yapılan seçim propaganda toplantılarına YSK tarafından yalnızca "Kapalı Salon Toplantısı" olarak izin verildiği için, önemli olan konuşmacının üstü kapalı bir yerde durup, konuşma yapması idi. Bu nedenle çoğu kez konuşmacılar, konuşmalarını kahvehanenin kapı girişinde, sundurma veya saçak altında yapmak zorundaydılar. Antalyalılar aralarında o akşam hangi kahvede seçim konuşmasını dinleyeceklerine karar verir, akşam o kahvede buluşurlardı. Fakat o akşam 'Milyoner Ahmet'in konuşması varsa, Milyoner Ahmet'in yakınında bir yer kapabilmek için, bütün Antalyalılar akşamın ilk saatlerinden itibaren o kahveye doluşurlardı.
KAHVELER DOLUYORDU
1963 yılı sonbaharında yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde Milyoner Ahmet, Antalya'nın ünlü eczacısı Akdeniz Eczanesi sahibi Mehmet Necef Bey'in parasal yardımları ile Antalya Belediye Başkanlığı'na zorla bağımsız aday yapıldı. Halk da Mehmet Necef Bey'in oyununa destek vererek "Ahmet Bey adaylığını koy, seni belediye başkanı seçelim" dediler. O ya inandı ya inanmadı ama adaylığını koydu. Amaç belli idi. Halka eğlence, şamata lazımdı. Parti propagandaları başladı. Üçkapılar'da Ahmet'in kahvesinde, Yenikapı'da Halim Bey'in Vatan Kahvesi'nde ateşli seçim konuşmaları yapıyor; halk da eğlence olsun diye, "Yaşa varol Milyoner Ahmet" bağırışları ile Milyoner Ahmet hangi kahvede konuşuyorsa oraya doluşuyordu. Halk, bu konuşmalar sırasında isteklerini sıralar; Milyoner Ahmet'ten olmadık isteklerde bulunurdu. Milyoner Ahmet de hepsini yapacağına dair sözler verirdi. Milyoner Ahmet'in en büyük özelliği, hiçbir adayın aklına gelmeyen Antalya'daki eksikleri bulup çıkarması ve bunlara ilginç çözümler getirmesiydi.
TEMİZ BİR HALK ADAMI
Halk adamı Milyoner Ahmet böyle biriydi. Halk onun seçim konuşmasını büyük bir dikkat ve kahkahalar içinde dinler; konuşması bitince de onlarca kişi onu omuzlarına alır, caddelerde uzun süre taşırlardı. Aday olması için parasal destek sağlayan Eczacı Mehmet Necef Bey ise, onun her seçim konuşması sırasında, karşısında uygun bir yere geçer; ağzı kamaşıp, konuşmasında zorlansın diye yarım bir limonu hiç usanmadan somurup dururdu. Seçimlerde oy kullandığı sandıkta, yalnız kendisinin kullandığı bir oy çıkınca, "Vay anasına! Hanım bile bana oy vermemiş" diye çevreye yakınması, halk arasında espri konusu olurdu. Ancak oy vermese de Antalyalılar onu gönlünde ideal başkan olarak görürdü. 1969 yılında kaybettiğimiz Milyoner Ahmet, halkın şaka yaptığı, şakayı kaldırabilen temiz bir halk adamı idi.
BUGÜNLERDE YAŞASAYDI...
Herhalde şöyle konuşurdu: "Herkes, bütün köşe başlarını trafik kurallarına aykırı olarak işgal eden taksi bürolarını, adım başına görüntü kirliliği yaratan büfeleri, yaya kaldırımlarını hemen hemen her 15-20 metrede bir enlemesine işgal edip, yayaların geçiş hakkını engelleyen simitçi tezgahlarını görmezlikten geliyor. Kentin en işlek caddelerinde sağlık koşullarından uzak, toz duman altında satış yapan tavuk döner, kokoreç dükkânlarından, turisti rahatsız eden tezgahtarından, hanutçusundan, zorla çiçek satan çocuklardan, simitçisinden, dilencisinden ise hiç söz edilmiyor. Çünkü tüm bunlar herhalde oy potansiyeli olarak görülüyor." Evet, Milyoner Ahmet bugün yaşasaydı böyle konuşur; bunları eleştirir, bunlara çözüm getireceğine söz verirdi. Ben de Antalya'nın en eski turizmcisi olarak; bu koşullar altında Antalya nasıl bir "marka" olacak, henüz anlamış değilim.
KİMDİ BU MİLYONER AHMET?
Milyoner Ahmet, 1960'lı yılların başında Antalya'nın renkli simalarından biri idi. Asıl adı Ahmet Tanpınar olsa da onu herkes, "Milyoner Ahmet" olarak bilirdi. O zamanlar kendisini Mısır'daki yakınlarından yüklü miras kaldığına inandırmıştı. Ahmet Bey, Antalya sokaklarında bir milyoner edası ile yürür ve bir milyoner gibi davranırdı. Herkes ona Mısır'a ne zaman gidip altınları getireceğini sorar dururdu. Yüksek topuklu parlak iskarpinler giyen, daima altın çerçeveli siyah gözlük takan Milyoner Ahmet, 1950'li yılların sonunda, Halkevi (bugünkü Büyükşehir binası) bahçesi içinde bir lokanta işletmiş, Antalya'ya getirttiği timsahları bu bahçe içindeki havuza salmıştı. Lokantada havuz başında yemek yiyen müşteri, aynı zamanda havuzdaki timsahları seyreder; havuza müşteriler tarafından bir parça ekmek atıldığında, timsahların onu kapmak için aralarında tutuştuğu kıyasıya çatışmayı izlerlerdi.