Antalyaspor
, kalplerin daha hızlı attığı bir 90 dakikaya teknik direktör krizinin gölgesinde hazırlandı. 'Öyle yada böyle bu maçı kazanmalıyız' diyen futbolcular ve yüzlerce sevdalısıyla Akhisar'a çıkarma yapan, en az futbolcular kadar inançlı bir taraftar grubu. Ve Antalya'da kalanların duaları. Şüphesiz en heyecanlı isim Osman Akyol. Maçın deplasmanda olması, hem Antalyaspor'un oyun taktiği gereği, hem de baskının az olması nedeniyle ve bu kritik dönemde en büyük avantajdı. Hafta boyunca, 'Bu maçın taktiği soyunma odasındaki taktik tahtasına değil, futbolcuların kalbine yazılmalı' dedik. Ancak, ilk maçında takımla bu kadar oynamamalıydı Akyol. Enoh ve İbrahim gibi üretkenliği az, Uğur ve Isaac gibi performansı soru işareti isimleri birlikte sahaya sürmek doğru olmadı. Köksal ve Murat'ta göremediğini, adını bile unuttuğumuz Isaac ve Uğur'da mı görmeyi umdu? Tüm bu soru işaretlerine rağmen Antalyaspor beklediğimden iyi başladı maça. İlk yarım saat geride kalırken, Emrah'ın kornere çeldiği Diarra'nın kafası, Isaac'in direkten dönen şutu bir 'silkiniş'in işareti miydi diye düşünmedik değil. İlk yarı biterken Antalyaspor 2-1 öndeydi. Ama sadece pozisyon sayısında. Skor tabelasının başındaki görevliyi yormadı iki takımın forveti. İkinci yarıda iki takımın da sahada varlığı ile yokluğu belli değildi. Ne bir çaba, ne bir arzu, ne bir hırs, ne bir isyan. Böyle mi ligde kalacaksınız? Geçen hafta verdiğiniz sözün karşılığı bu muydu? Özetle; Antalyaspor'u tebrik etmekten başka diyecek bir şey yok. Antalyalı futbolseveri 'futbolsevmez' haline getirdikleri için.