B
aşbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün partisinin grup toplantısındaki konuşmasını ne yalan söyleyeyim gözyaşları içerisinde izledim. Başbakan dedi ki; "Tarifi mümkün olmayan bir acı yaşıyoruz.
Bütün şehitlerimizi ailelerine teslim ettik.
Madende kimse kalmadı.
İdari ve adli soruşturmalar yapılacak.
Soma'nın takipçisi olacağız. Acı hadisede sorumluluğu olan hiç kimse saklanamaz. Bu can alıcı sorunun üzerine kararlı bir şekilde gidilecektir.
Kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi bilenler millettir. İşte biz, ortak yas tutabildiğimiz için milletiz.
Bu ülkenin Başbakanı olarak, Dicle'nin kenarında kur- dun kaptığı koyun bile benim mesuliyetimin altındadır.
Bakanlar ve milletvekillerinin de mesuliyetindedir.
Teröre karşı, canımızı ortaya koyduk. Yaşatma mücadelesi verdik.
Soma'da hayatını kaybeden her bir şehit, benim öz be öz kardeşimdir.
Her bir kardeşimin yüzündeki kömür karası benim de milletimin de iftihar kaynağıdır. Bu acıyı birlikte taşıyacağız, bu yası birlikte tutacağız. Acı sönmeyecek ama sıkıntıları gidermek için birlikte çalışacağız. Biz onlara şehit dedik. Ülkesi, çocuğunun rızkı için alın teri döken o evlatları şehit gördük. Rabbim 301 şehidimizi rahmetiyle kuşatsın.
Bir kardeşinin ölümünü pusuda beklemek, esfeli safilin diye tarif edilen yani aşağıların aşağısı bir mertebe olsa gerek. Daha cenazelerimizi madenden çıkaramadan, toprağa veremeden pusularından çıkarak kendilerine yakışanı yapmaya başladı. İnsanım diyen böyle bir fırsatçılığın içine girmez.
İlk andan itibaren medyada, özellikle sosyal medyada akla hayale gelmeyen yalanlar ortaya atıldı.
Madende 120 Suriyelinin üstüne beton dökülmüş diyenler, asıl sizin vicdanınızın üzerine beton döküldü. Neyin fırsatçılığındasınız.
Her türlü yalan var. Soma'nın yerini haritada gösteremezler. Hayatında bir kere kömür ocağını inmediler, bunlar kumsallarda dolaşırlar.
Çıkmış bir insan müsveddesi, bizim Manisa'daki mitingimize baretleriyle katılmalarını gerekçe göstererek, "Bunlar ona müstahak" diyor. Sadece zeybek oynarken diz çökermiş.
Sen patronun, paranın önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Sürüngen sürüngendir, ayağa kalkamaz ki diz çöksün.
Aynı patronun dalkavuklarından, ne şehit ne gazi onlar niyazi diyor.
Bir başkası çıkmış, bunun bir musibet olduğunu söyleyerek şerefini ayaklar altına alıyor.
Pensilvanya'daki hocalarını mehdi gibi mesih gibi görüyorlar. Hani ocaklarına ateş düşsün dedi ya madende işçilerin ölümüyle liderinin o bedduasının tuttuğuna inanıyorlar, yazıklar olsun.
Bir başka zavallı, AK Parti'liler evlat acısı yaşasın diye twit atıyor.
İçerideki fırsatçılar, uluslararası basına da yalanlar servis ediyor. Biz bu fırsatçılığa eyvallah demeyiz. Bizim kültürümüzde buna nebbaşlık denir. Millet yasını tutuyor, buradan siyasi, ideolojik rant devşirmeye çalışıyor."
Şimdi Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve deyin ki; bir insanın, Müslüman'ın, inananın bu haykırışa katılmaması mümkün mü?
Emri hak vaki olana kadar bu sözlerin takipçisi olacağım. Allah bu densizlerin cezasını verene kadar bekleyeceğim. İlahi adalet elbet bir gün tecelli edecek, tek isteğim o günleri görmek…