Sağlığı değerli, fit, atletik yaşam dostları.
Merhaba cennet Antalyamızın yüreği güzel, ruhu güzel, kalbi güzel, sağlığı değerli SABAH Akdeniz okurları.
Geçen haftaki köşe yazımız sosyal medyada binin üstünde tıklama aldı. Taşları yerinden oynattık sanırım. İki hafta önce başlayan ve büyük ilgi görerek devam eden yeni yazı dizimiz KUSURSUZ SİSTEM'de yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Şimdi meşhur yağ hücrelerine merceğimizi biraz daha yakınlaştıralım.
Yağ hücrelerimiz sadece yağ depolamaz.
Adeta bir hormon fabrikası gibi çalışır.
Yağ hücrelerinden salgılanan hormonlar kişilerin bugünkü medikal durumunu belirler. Örneğin; şişmanlık, şeker hastalığı, damar sertliği, kalp yetmezliği gibi. Şeker hastalığı ve obezite ile savaşan çocukları bu köşede daha önce dile getirmiştik. Doğada doğum ile başlayan bir denge var. Dengeyi korumak da bozmak da bize bağlı. Bu dengelerden en kritik olanı beyaz ve kahverengi yağ hücrelerinin dengesidir. Geçen hafta rekor kıran leptin hormonunun hikayesi işte tam burada başlıyor. Çünkü leptin; yağ hücresinden salgılanan, iştahı azaltan ve fazla kilo verilmesini engelleyen hormondur.
Çoğu kişinin yabancı olduğu bir gerçek malesef. Hatta meslektaşlarımın çoğunun bu hormonun adını ilk kez duyduğuna eminim.
Değerli okurlar; kanınızdaki leptin hormonu vücudunuzdaki yağ miktarına göre azalıp çoğalabilir. Yani siz kilo vermeye başladıkça leptin seviyesi düşmeye başlar.
Hani ağzımıza doladığımız bir laf var ya: "Kilo verdim verdim bir yerde geldi tıkandı arkadaş." Ya da: "Hocam kilom set noktasına geldi artık kilo veremiyorum." İşte sizin tıkanma ya da set noktası diye tabir ettiğiniz şey aslında kandaki leptinin azalarak beyine yemek yenmesi gerektiğini bildirmesi olayıdır. O yüzden; çok bildiğini zanneden bilinçsiz kişilerle birkaç ayda onlarca kiloyu verip suni mutluluklar yaşayabilir ancak kiloları KDV 'si ile geri alıp ömrünüzün geri kalanında daha fazlasını verebilmek için depresif boyutta çabalayabilirsiniz.
Milyonlarca insan malesef buna mahkum.
Dünya nüfusu 7 milyarı geçti. Bu sayının neredeyse yüzde 10'u diyabet, obezite gibi medikal statülerle savaşıyor.
Hepimizin parmak izi nasıl farklıysa ihtiyacımız olan çözümler de farklılık gösterir.
Bu yaşamda sağlıklı yol alabilmek için kaliteli yakıtlara ihtiyacımız olduğunu biliyoruz.
Ancak doğanın ve sahip olduğumuz biyolojik sistemin bir ana kuralı var değerli dostlar. Bu kural şu: Doğru besini, doğru zamanda, doğru miktarda, doğru amaç için tüket.
Haftaya, zeka dolu bu sistemin nasıl çalıştığını, yağ hücrelerinin kana salgıladıkları maddelerle tükettiğimiz besinlerin hem doğrudan hem dolaylı ilişkisini anlatıyoruz.
Şunu hiçbir zaman unutmayın. Hangi yaşta ve olursanız olun kalemle çizilmiş hatlara sahip fit, sağlıklı, enerjik ve formda bir vücuda sahip olabilirsiniz. Beslenme tıbbının bugün geldiği noktada bunun tersini söyleyenler ya da size yapamazsın diyenler, emin olun yarın size; nasıl yaptın diye soracaklardır. Çünkü; başarı isteğin şiddeti kadardır.