Bu yazının 5 yıl önce yazılması gerekiyordu.
Antalya'nın sadece sporda değil her alanda kronik hale gelmiş 'yaptırmama' refleksi yüzünden bu güne kısmetmiş.
2 yıl Mardan'ın tozlu topraklı, yağmurlu çamurlu yollarında, 3 yıl da 'futbol soğukluğu'ndaki Akdeniz Üniversitesi Stadı'nda süren 'sürgün' günleri nihayet sona erdi. Tam bir arena görünümündeki yeni stada gelirken yıllar sonra ilk kez maça geldiğinizi hissediyorsunuz.
Ambiyans mükemmel.
Futbolcuların konuşmasını bile duyduğumuz günlerden, ıslık sesinden hakemin düdüğünü duyamadığımız günlere..
Herkesin kafasında Beşiktaş mücadelesinden çok yeni stadın atmosferinin heyecanı ve merakı vardı. 'Son gece uyuyamayanlar parmak kaldırsın' desek on binleri buluruz. Antalyaspor, kadro kalitesi, tempolu futbolu ve şampiyonluk adayı Beşiktaş ile arasındaki geniş açıyı yeni stadı, Bursa galibiyetinin morali, bugüne kadarki en coşkulu taraftar grupları ve istekli bir oyunla kapatabilirdi. İlk yarıda sahadaki en yanlış şey hakemdi.
İlk 3 dakika içinde 2 sarı kart göstererek 'Beni unutmayın' der gibiydi. 'Oynamaya kalkmayın, düdük bende' Bir de M'Bolhi ve Makoun. İlk yarının en kötüsü bu üçlü. İlker Meral düdüğü ağzında dolaştı. Makoun eli belinde. M'Bolhi ise iki hediye verdi Beşiktaş forvetine. Eto'o'nun attığı golden sonraki sevincine dikkatinizi çekerim.
Bitmiş denen adamın sevinci mi o?
Yoksa taşıdığı formanın hakkını veren adamın mı? İkinci yarıya Makoun-Emre değişikliği ile doğru bir hamleyle başladı Antalyaspor. Nitekim Emre ile orta saha toparlandı ve topa daha çok sahip olmaya başladı. İlk yarıda olduğu gibi ikinci yarıda da ilk atağında golü buldu Beşiktaş. Antalyaspor üçüncü bölgede bitirici pasları yapamamanın faturasını 2 farklı geriye düşerek ödedi.
Beşiktaş'a karşı 2 farklı geriye düşünce geri dönmek zor iş. Sonrasını anlatmaya zaten gerek yok. Beşiktaş beklediğinden çok daha kolay bir galibiyetle evine dönerken biz de yeni stadımıza kavuşmanın heyecanıyla bu yenilgiyi görmezden gelelim.
Bu stadı o kadar bekledik ki bu sonuç bile sevincimizi gölgeleyemez.