Eskiden bizim gençliğimizde, 14 Şubat Sevgililer Günü diye bir gün yoktu. İnsanlar bugünkü gibi 'sevgilime ne hediye alayım' diye mağaza mağaza dolaşmazdı. Hatta o günlerde Antalya'da bir çiçekçi dükkânı bile yoktu. Herkes evinin bahçesindeki renk güller, menekşeler, küpe çiçekleri, sardunyalar, fuller yetiştirdiği için, her sevgili bahçelerinden kopardığı bir gül veya karanfil çiçeği ile sevgilisine koşardı.
AŞIKLAR AĞACI
Bugün yaşları 60-70'i bulan Antalya'nın yaşlı delikanlıları hatırlar. Antalya Karaalioğlu Parkı'nın batısında, kökü toprakta, gövdesi denize doğru uzanan bir çitlembik ağacı vardır. O günlerde Antalya'da, Aşıklar Ağacı'nı bilmeyen hemen hiç kimse yoktu. Sevgilisinden olumlu yanıt alamayan, kendini o ağacın yanından denize atarak intihar edeceği tehdidini savururdu. Bugün Antalya'ya 20-25 yıl öncesi yerleşmiş Antalyalılar pek bilmezler. Eskiden bu çitlembik ağacında, arkasına gurubu alarak yaslanmış vaziyette resim çektirmemiş bir Antalyalı hemen hemen hiç yoktur. Bugün artık o günleri bize hatırlatan Antalya sevdalısı merhum Tarık Akıltopu'nun 'Çitlembik' şiirinin yazılı olduğu tabelasından başka, geriye yalnızca anılar kaldı. Bu ağacı Antalyalılar 'Aşıklar Ağacı' olarak adlandırırlar. Yenikapılı Romanlar ise o ağaca 'Artiz Ağacı' derler. Çünkü o yıllarda bol bol müzikli şarkılı Hint filmleri seyreden Yenikapılı Roman sevgililer, bu ağacın etrafında o filmleri taklit ederek birbirlerine aşk şarkıları söylerlerdi. Hatta 1966'da olacak zannederim, bir Roman kızı Antalyasporlu genç futbolcuya aşık olmuş; oğlan evlenmeye yanaşmayınca, kız kendini Aşıklar Ağacı'ndan aşağıya ölümüne atmış; neyse ki yalnızca bir kolu kırılınca, genç futbolcu kızla evlenmeye razı olmuştu. Aşıklar Ağacı buna benzer bir çok aşk hikayesine tanıklık etmiştir.
NEDRET İLE KUDRET
1930'lu yılların ortalarında Antalya'da yaşanan Nedret ile Kudret'in aşk öyküsü, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. O günleri yaşayanlar, sonu acıklı biten bu aşk öyküsünü şöyle anlatırlar: 1936-37 ders yılları. Kudret, Antalya 52. Alay'da askerlik görevini yedek subay olarak yapan bir genç edebiyat öğretmenidir. Antalya Lisesi'nde edebiyat dersine girmektedir. Yakışıklı delikanlı her seferinde güçlü bir atın üzerinde süvari kıyafeti ile okula gelmektedir. Antalya Lisesi'nin bütün kız öğrencileri ona adeta aşıktır. Her ders öncesi onun atla okula gelişini seyretmek için kız öğrenciler, Antalya Lisesi'nin kapısına doluşurlardı. Liman Reisi Rafet Bey'in 17 yaşlarında, Antalya Lisesi son sınıf öğrencisi olan Nedret adında bir kızı vardı. Nedret de diğer liseli kızlar gibi hocasına gizliden gizliye aşıktır. Günlerden bir gün, bu kadar genç kız arasında şans, sarışın güzel bir kız olan Nedret adlı genç kıza güler. Nedret, edebiyat öğretmeni Kudret'in de kendisine kayıtsız kalmadığını bakışlarından anlamıştır. Çok mutludur artık. Günler gelip geçer. Antalya Cumhuriyet Alanı rengârenk çiçeklerle donatılmış, caddelerde Halkevi Bandosu'nu izleyen kentin öğrencileri her yıl mayıs ayında düzenlenen 'Çiçek Bayramı'nı koro halinde marşlar söyleyerek kutluyor. Ardından geçit resmine katılan gençlerin içinde iki sevgili 'Yaşasın Cumhuriyet' diye bağırarak kalabalıkla birlikte Atatürk Caddesi'nden Antalya Lisesi'ne doğru yürüyorlar. Antalya Lisesi'nin yedek subay edebiyat öğretmeni 20 yaşındaki Kudret'le 17 yaşındaki öğrencisi Nedret'in gönülleri, işte o kortejde meşaleler gibi alevlenir. Aralarında biri birlerine ölesiye tutkun, karşılıklı bir aşk yeşerir. Genç aşıklar fırsat buldukça gizlice Aşıklar Ağacı'nda buluşurlar. Bu gizli buluşmalar Antalyalıların da diline düşünce; birbirlerini çok seven iki genç evlenmeye karar verirl Kudret, birliğinde görevli iki subayı dünür olarak yanına alarak, ailesinin Kaleçi'ndeki evine Nedret'i istemeye giderler. Ancak, ilk buluşma olumsuz sonuçlanır ve damat adayı geri çevrilir. Bir hafta sonra Kudret sevdiği kızı ikinci kez istetir. Antalyalılar, yerleşmiş adet üzerine, kızlarını genellikle dışarıya (yani Antalya dışına) vermek istemezler. Bu nedenle Kudret'in kızın ailesinden aldığı cevap yine olumsuzdur. Yalvarıp yakarmalara karşın yine ret cevabı alan teğmen yaşlı gözlerle birliğine döner. Görüşme sonrası Nedret de üzüntüden çılgına dönmüştür; gece boyunca için için ağlar. Ailesinin verdiği bu olumsuz cevap üzerine Antalya Liman Reisi'nin kızı Nedret evde intihar girişiminde bulunur. Son anda intiharı fark edilen ve hastaneye kaldırılan Nedret'ten umut yoktur. Sabahleyin 17 bin nüfuslu Antalya, bu hazin intihar olayıyla çalkalanır. Şehirde güzel kız Nedret'in öldüğü yönünde bir haber yayılır. Acı haber öğleden sonra Kudret'e de ulaşmıştır. Kentte dolaşan bu haberle Nedret'inin öldüğünü sanan deli-divaneye dönen Kudret, tüm umutlarının söndüğünü anlayınca; yedek subay giysisiyle hazırlığını yapar. Rumkuş bölgesine doğru atı ile yola çıkar. Şimdiki Karaalioğlu Parkı'nın yaşlı Aşıklar Ağacı'na ulaşır. Atını orada ağaca bağlar; Asker giysilerini çıkarıp özenle ağacın yanına bırakır. İki ayağına taş bağlayıp, arkasında küçük bir not bırakarak falezlerden aşağıya atlar ve ölür. Ertesi gün olay yerine gelenler ağacın altında bir de mektup bulurlar. Kudret'in cebinden çıkan şiirsel notta şunlar yazılıdır:
'Yazık oldu, Gitti zavallı Nedret, İntihar ediyor şimdi Kudret, Buna sebep babası Rafet. Yaşasın Cumhuriyet.' Haftalar sonra, hastanede verdiği yaşam savaşından galip çıkan Nedret, Kudret'in ölümünü öğrenir. Evinde, tavandaki avizeye kendini iple asarak hayatına son verir.!
AŞIKLAR YOLU
Karaalioğlu Parkı'nda Aşıklar Ağacı'ndan başka bir de 'Aşıklar Yolu' vardı. Yenikapı'daki Atatürk Spor Salonu'nun arkasında; eski Böcekçilik Mektebi doğusunda, belediye binası ile Karaalioğlu Parkı'nın Aslanlı Yolu'na doğru uzanan ve her iki yanı sık ekilmiş yabani keçiboynuzu ağaçları ile bir tüneli andıran daracık bir sokaktı. Bugün Antalya Büyükşehir Belediyesi bahçesi sınırları içinde kalan bu yol, aşıkların birbirlerine sarılarak yürüdüğü bir yoldu. Yolun kenarındaki sık erguvan ağaçları nedeniyle, dışarıdan bakıldığında yolda yürüyenlerin kim oldukları pek seçilmezdi.
Ne Aşıklar Ağacı, ne de Aşıklar Yolu Antalya'da artık pek bilinmiyor. Yalnızca bugün Aşıklar Ağacı'nın yanında 12 yıl önce 16 Şubat 2004 günü kaybettiğimiz dostum merhum Tarık Akıltopu'nun 'Çitlembik' şiirinin yazılı tabelası var. O'nu da bu şiiri ile yad etmiş olalım.