Kahve, çay ve sigara eşliğinde kitap okuma geleneği eskilere dayanıyor. Bu geleneğin son temsilcileri ise şimdilerde Başkent'te de sayıları hızla artan "kitap kafe"ler. Birçoğu Kızılay'da bulunan bu mekanların diğer kafelerden en önemli farkı duvarlarının bir kısmında kitaplık bulunması. "Kitaplar okunmak için mi yoksa dekor mu?" derseniz orası tartışmalı!
"BİR SÜRE İZLEYİN"
Kafe sahipleri, müşterilerin çay ve kahve içip sohbet etmek ve bir yandan da kitap okumak için kendilerini tercih ettiği iddiasında. Ancak bu konuyla ilgili olarak elde edilebilen en ciddi veri yapılan gözlemler. Kitap kafelerin herhangi birini köşeye çekilip bir süre izleyin. Ne görüyorsunuz? Kitap mı okunuyor yoksa bolca muhabbet mi ediliyor?
"KİTAP, DEKOR DEĞİLDİR"
Başkent'in en eski kitap kafelerinden Ardıç Kitabevi'nin sahibi Tezcan Erdinç Tan, kitap dekorlu kafelerin sayısının arttığını ancak bunların hiçbir kültürel faaliyet yapmadığını belirterek, "Kitap bizde dekor değil. Yapmak istediğimiz şey, kuşağımızın yetişemediği kıraathane kültürüyle çok özdeş" diyor. Tan, sadece kitaba meraklı kesimle buluşmak istediklerine dikkat çekiyor.
ZAMANLA KAFEYE DÖNÜŞTÜ
Ankara Kültür Evi de Kızılay'da kültürel faaliyetler ve sanat kursları düzenlenmesi amacıyla açılan zaman içinde sıradan bir kafeye dönüşen mekanlardan. Kültür evi adıyla hizmet veren kafenin ortağı Levent Bozkurt, "Fotoğraf, sinema, müzik kurslarımız vardı. Şimdi sadece kafeyiz. Çay, neskafe, spagettimiz var. Müşterilerimiz diğer kafelere göre daha derli toplu ama kitap okumaya ilgi yok" dedi.
MÜZİK EŞLİĞİNDE OKUYORLAR
12 yıllık mazisi bulunan Kitapça'nın sahibi Tayfun Şen ise mekanın kuruluş hikayesini, "Uygun bir müzik eşliğinde sakin, sessiz bir mekan düşünüyorduk. Sadece sohbet edilsin, kitap okunsun demiştik. Sorunlu müşteriyle uğraşmak istemiyorum. Nitekim müşterilerimiz çayını içip, kitap okuyor ve sohbet ediyor" sözleriyle anlatıyor.
ENTEL GÖRÜNME HEVESİ
İmge Kitabevi'nin yöneticisi Mustafa Tabakçı, 1997'den bu yana okurların kitap aldıktan sonra bahçeyi kullandıklarını ve sohbet ettiklerini ifade ediyor. Önceleri bahçenin köşesindeki küçük mutfaktan herkesin kendi çayını aldığını anlatan Tabakçı, "Ticari bir amaç yokmuş. Sonradan okurun isteğiyle kafe oluşmuş. Çay alan okur, yiyecek istemeye de başlamış. Böylelikle kafe ihtiyaca dönüşmüş" dedi.