Bu çok açık, Ankara'da yaşayan ama Ankara'dan nefret eden bir zümre var.
Kendilerini solcu, ulusalcı, Atatürkçü, laik, ilerici filan diye tanımlayan bir zümre bu.
Daha doğrusu… Etrafı gecekondularla çevrili, çöp kokusunun kanıksandığı, yeşilsiz, paksız bahçesiz Ankara'ya özlem duyan bir topluluk.
Toplumsal ilerlemenin ve değişimin gerisinde kalmış olan bu insanlar, Ankara güzel bir metropole dönüştükçe, ideolojik bir krize giriyor.
"Milli Mücadele'nin Ankara'sı elden gitti" diye içleri yanıyor adeta.
Bir ideolojik kriz halidir bu.
***
Bu insanlar yeni Ankara'yı sevmiyorlar.
Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan park ve bahçeleri sevmiyorlar.
Zaten oralara gitmiyorlar; gitmedikleri için de oradaki coşkulu şehir hayatını görmüyorlar.
Yeni Esenboğa Yolu'ndan geçiyorlar… İşlerine gelmiyor, hiç eski-yeni mukayesesi yapmıyorlar. AVM'lere gidiyor, yiyip içip, alışveriş yapıyorlar… Ama kahvelerini içerken AVM'lerin şehre nasıl ihanet ettiğini konuşuyorlar.
Şehre kazandırılan her yenilikten, her estetik değerden, her kaliteden ve her kolaylıktan nefret ediyorlar.
***
Aynı zümre… Ankara'nın başarılarından, aldığı uluslararası ödüllerden de rahatsız oluyor.
Mesela Ankara "Avrupa Büyük Ödülü"nü alıyor.
Başka ödüller de… Yakıştıramıyorlar Ankara'ya.
Bir "Çapanoğlu" arıyorlar.
İşte en son hadise: "Yaşanabilir Toplumlar Yarışması"nda ödül alıyor Ankara.
Bu ödülü "LivCom" adında muteber bir kuruluş veriyor.
Birleşmiş Milletler de onaylıyor. "Hayır, bu ödülü Ankara Belediyesi rüşvetle aldı" diyor birileri. Başkan Gökçek iddia sahiplerine "müfteri" diyor.
Susuyorlar… Onları tanıyoruz; aynı adamlar. Ankara'dan nefret eden zümre!..