Pazar akşamı çok geç saatte bir seyahatten eve döndüm.
Yorgunum, uykusuzum, yani anlayacağınız
"çok zaruri" bir iş vuku bulsa onu bile kalkıp halledecek halim yok… Ama nasıl bir
alışkanlık ya da takıntıysa, allem ettim kallem ettim iki saatçik uyuyup sabaha karşı
Oscar töreni için televizyonun karşısına dikilmeyi yine
görev bildim… Ve tabii her yıl olduğu gibi yine
"yaşasın"lar ile
"ah keşke"ler arasında gidip gelen bir gece geçirdim!
***
En iyi erkek oyuncu
Daniel Day-Lewis her zamanki gibi rolünün altından kalkmış, şahane bir Lincoln olmuştu… Ama
"bildiğimiz Lincoln" işte! Ah keşke bu daldaki ödül
"The Master"da özgün yorumuyla unutulmaz bir karakter oluşturan
Joaquin Phoenix'e verilseydi… Şahsen gönlümün Oscar'ı yüzde yüz onundur.
En iyi kadın oyuncu
Jennifer Lawrence yılın en tatlı filmlerinden
"Umut Işığım"da gerçekten iyiydi… Ama zarftan
"Zero Dark Thirty"deki rolüyle
Jessica Chastain'ın çıkmasını derinden istemiş ve umut etmiştim.
Lawrence'ın yeteneği bir yana, bana göre
Chastain'ın çok
başka bir yüzü ve ışığı var. Ben onu
Meryl Streep'ten sonra gelen en iyi kadın oyuncu olarak görüyorum.
En iyi yardımcı erkek oyuncu, bana göre
"Zincirsiz Django"da önceki performanslarının üzerine çok da bir şey koyamayan
Christoph Waltz değil,
"Lincoln"ün dramatik yapısını en çok sırtlanan isim
Tommy Lee Jones olmalıydı.
En iyi yardımcı kadın oyuncu
Anne Hathaway'i henüz
"Sefiller"de izlemediğim için bu dalda yorum yapamıyorum… Yabancı film ödülünün ise dünyayı yerinden oynatan
Michael Haneke imzalı
"Amour" yerine, beni çok daha fazla heyecanlandıran
"Hayır" ya da
"Savaş Cadısı"na gitmesini gerçekten isterdim.
***
İşe biraz da olumlu tarafından bakarsak… En iyi film
"Argo" benim için uygundur. Pek çok eleştirmen böyle
siyasi/ askeri operasyon filmlerini sevmiyor ama sinema kalitesi olarak bakarsak, bana göre gerçekten
"iyi çekilmiş" bir film. Benzeri eleştirilere karşı aynı savunmayı
"Zero Dark Thirty" için de yapabilirim… En iyi yönetmen
Ang Lee de benim için uygundur. Hatta kendisine ilgim çok özeldir, zira tüm zamanlarda en sevdiğim filmlerden
"Sense and Sensibility/ Aşk ve Yaşam"ın yönetmenidir kendisi.
Çok farklı tema ve üsluplarda filmler yapıp, hepsinde başarılı olabilmek gibi bir mahareti vardır. Bu yıl yarışa katıldığı
"Pi'nin Yaşamı" bana konu itibariyle biraz hafif, çocuk filmi gibi gelmişti ama
sinema dilindeki yenilikler açısından en iyi yönetmen ödülünü bence hak etti.
Son olarak… En iyi özgün senaryo ödülünün "
Zincirsiz"le
Quentin Tarantino'ya gitmesine sevindim. Öte yandan,
"ah keşke"lerimin kalmadığı dallardan bir diğeri olan animasyonda da kazanan isim
"Cesur" beni ziyadesiyle mutlu etti.
Tabii ki
sinema Oscarlar'dan öte… Ama yine de sinemacının ödülü sinemaseverin
diline vuruyor işte!