Ankaragücü, PTT Birinci Lig'de gün sayıyor.
Genelde bu ifade şampiyonluğa çok yaklaşan takımlar için kullanılır.
Ne yazık ki,
Ankaragücü için tam tersi.
Başkentin 100 yılı aşkın çınarı çok büyük futbol mucizeleri olmazsa, bulunduğu ligden küme düşecek.
İnsanın içi yanıyor.
Kalbi acıyor.
Futbolda,
Ankara'nın sesi, nefesi olan koskoca takım nereden nereye geldi.
Hiç bir yere varmayan, kısır çekişmelerle yapılan yönetimi ele geçirme savaşları takımı bu günlere taşıdı.
Herkes mutludur herhalde.
Tarih sorumlulardan bir gün hesap sorar mı? Bekleyelim, görelim.
Tabii, ömrümüz yeterse.
Başkentli futbolsever kırgın ve üzgün.
Nasıl olmasın ki? Köklü bir geçmişe sahip takım kaderine terk edildi.
Kent yöneticisinden, siyasetçisine (
Aylin Nazlıaka hariç), işadamına kadar kimse sahip çıkmadı.
Yıllardır futbolda yüzü gülmeyen başkent, gözyaşı dökmeye devam edeceğe benziyor.
Şimdi, on binlerce taraftar
Ankaragücü için şarkının sözlerindeki yakarışı dile getiriyor;
"Kim bilir bu gidişin dönüşü olacak mı Ah nasıl yollarına bakacağı kim bilir"
***
Federasyon başkanlığı seçimlerini geride bıraktık.
Seçimlerin demokratik olduğunu söylemek mümkün değil.
Delege yapısı ve aday olmadaki kriterler inanın
Patagonya'da bile olmaz.
Sözün kısası, bir yutturmacayla başkanlık seçimleri oldubittiye getirilip yapılıverdi.
Geçtiğimiz akşam bir tv kanalında gazeteci, seçimlere siyaset karıştırıldığını ve çok başarılı işlere imza attığını belirttiği bir federasyon başkanının seçilemediğini anlatıyordu.
60'a yakın federasyonda seçim yapıldı. Sadece bir tanesinde mi haksızlık oldu dersiniz?
Gazeteci dersini tek yönlü çalışmış.
İyi araştırsın. Israrla tek bir federasyonu işaret edersen, siyaseti sen yapmış olursun. Bilmem anlatabildim mi?