SABAH Ankara ile ulusal ve evrensel gelişmelerden kopmadan sürdürdüğümüz yerel habercilik koşuşturmacasında 8 yılı geride bırakmak üzereyiz. Tam 2 bin 692 gündür
Başkent Ankara'da görev yapmanın ağırlığını ve mesuliyetini bir an bile aklımızdan çıkarmadan bu sayfalarda spora dair tüm gelişmeleri sizlerle paylaşmanın heyecanı yaşıyoruz.
Üzülerek ifade etmeliyim ki Ankara, iddiasına ve konumuna yakışır, sportif başarı ve heyecanlara bir türlü arzulanan şekilde yelken açamıyor. Özelikle futbolda şehrimizin üzerine adeta,
"ölü toprağı" serpilmiş gibi. Sadece futbol mu? Basketbol ve hentbolda da durum hiç acı değil.
Halkbank'ın zaferi olmasa bu sezon voleybolda da başarıdan söz etmek mümkün olmayacaktı.
Amatör spor branşlarının durumunu hiç sormayın. İhmalin ve acımasızlığın girdabında verilen çabalar yürek burkuyor.
Maalesef "Başkent" kimliği bir avantaj gibi görünse de bunun spora yansımaları tatmin edici değil. Yeterince "Başkentlik" bilincinin gelişmemesi spordaki başarılara olumsuz yansıyor.
Dünyanın tüm başkentleri her alanda iddia sahibidir, lokomotiftir.
Ankara, ekonomi, kültür, sanat, eğitim olmak üzere birçok konuda öncü olmuştur. Bunu spor ölçeğine çevirdiğimizde çok iyi bir fotoğrafla karşı karşıya olmadığımızı çok net görüyoruz.
Ankara artık ekonomik, sosyal ve yarattığı istihdam olarak çok büyük bir değer ifade eden sporda hak ettiği yere gelmek için tüm kurum ve kuruluşları, yerel yönetimleri, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşları, sanayici ve işadamları ve de basını ile ciddi bir platformda kendini sorgulamalı.
Hem de bunu hiç zaman kaybetmeden yerine getirmeli. Olimpiyat düzenlemeye aday bir ülkenin başkenti sporun her alanında kendini mercek altına almalı. Samimi bir şekilde eleştiri ve özeleştiride bulunmalı.
Başkent kimliği yanında bir de yerel kimliği ve değerleri vardır. Bu kimlik özelikle spor alanında hep ihmal edilmiştir. Bu gerçeğe sırt dönmek Ankara'ya yapılacak en büyük kötülüktür.
Sporun ekonomik ve sosyal gücünün Başkent'e sağlayacağı çok büyük kazançlar var. Bu asla unutulmamalı.