Haftasonu
"eğlenmek" için sinemaya gitmek isteyenlere süper uygun üç film var vizyonda… Dört dörtlük
"popüler sinema" ürünü, hatta tüm
Hollywood klişelerinin sözcüsü ve nişanesi niteliğinde, kimi aksiyon kimi komedi ve fakat gayet eğlenceli filmler! H H H
"2012", "Yarından Sonra", "Kurtuluş Günü" gibi dev prodüksiyonların yönetmeni
Roland Emmerich'ten Channing Tatum ve Jamie Foxx'u buluşturan
"White House Dawn/ Beyaz Saray Düştü". Hayatta daha iyi bir iş bulma ve daha iyi baba olma mücadelesi veren genç polisimiz,
"korumalık" görüşmesi yapmak üzere,
Başkan'ın büyük hayranı olan ergen kızını da turistik gezi olur niyetiyle yanına alarak
Beyaz Saray'a intikal eder; ancak gelin görün ki tam da o gün
Beyaz Saray kötü adamlarca ele geçirilir. Özetle, bir
Hollywood aksiyonunun kurallarını bire bir yerine getirecek tüm koşullar sağlanmıştır artık: Kötülere karşı tek başına mucizeler yaratan kahraman baba
Başkan'ın gözüne girip hem işi hem de kızının kalbini kazanır. Üstüne
ABD'nin çok sevdiği kahramanlık, bağlılık, inanç, vatanseverlik vs. gibi konulara ilişkin tüm siyasi, sosyal ve psikolojik mesajlar itinayla beyazperdeye serpiştirilmiştir. Durum bu…
Tercih size kalmış!
***
İkinci filmimiz de tam bir Amerikan komedisi… "Çılgın Bir Gece", "Müzede Bir Gece" gibi işleriyle tanıdığımız
Shawn Levy'nin yönettiği
"The Internship/ Genç Çıraklar"da Vince Vaughn ve
Owen Wilson gibi iki yıldız komedi oyuncusu var. Ancak bu filmden öyle
"Hangover" serilerindeki gibi filan bir kahkaha fırtınası beklemeyin. Daha az durum komedisi, daha çok incelik ve daha düşündürücü mizah diyelim!
30'lu yaşlarda iki eski model satış elemanı, kendilerini internet ve teknoloji çağında
Google'da stajyer olarak bulurlarsa ne olur?
ABD'nin yeni yöntemi bu: Tüketim toplumunun ve kapitalist sistemin özeleştiri kisvesiyle kendini aklama ve sevimli görünme/ umut bulma - verme çabası. Bunun farkında olarak izlenirse, yine de değişimin ve tutunabilmenin trajedisi üzerine iyi niyetli bir deneme. Ayrıca tiplemeler de klişe ama keyifli.
***
Bu filmi sona
bıraktım çünkü gerek senaryosu gerek sinema diliyle diğerlerinin bir tık üstünde seyrediyor… Başrollerini
Mark Wahlberg, Dwayne Johnson, Anthony Mackie, Ed Harris, Tony Shalhoub'ın (Televizyonların süper takıntılı dedektifi Monk) paylaştığı ve en çok
"Transformers" serisiyle tanıdığımız
Michael Bay'in yönettiği
"Pain & Gain/ Zor Kazanç". Bu zengin kadrolu filmde,
90'ların Miamisi'nde Amerikan rüyası peşinde koşan ve akıllarını spor salonunda pazu şişirmekle bozmuş bir erkek grubunun öyküsü anlatılıyor. Hayatta başka hiçbir altyapı ve birikimleri olmayan, kendilerini sadece fiziksel gelişimle realize eden bu
"aptallık" timsali tipler, kolay yoldan zengin olma sevdasıyla sonunda tüm insani ve ahlaki şartları dozer gibi ezip geçen birer
"yaratık" tasvirine dönüşüyor. İyi bir sistem eleştirisi olarak niteleyebileceğimiz film, temelde aksiyon ve suç sineması şablonlarına oturmakla beraber oldukça düşündürücü olmayı da başarıyor. Son bir not:
Mark Wahlberg boş kafalı kas yığını rolünde çok ama çok başarılı!
***
Özetle… "İlla sanat filmi" diyenlerden değilseniz ve klişeler sizde anksiyete yaratmıyorsa… İyi seyirler!