BİR iki gün oldu. Elimde kumanda, kanallar arasında turluyorum. Bir başka deyişle 'zaping' yaparak spor programlarını izlemeye çalışıyorum. Öyle şeyler konuşuluyor ki, sıkıntı insanın parmaklarına vuruyor. İnsanın içinden kumandayı kırmak deliyor.
Kerameti kendinden menkul sanan bazı kişiler asıyor, kesiyor. Aklına ne gelirse söylüyor.
Spor programı seyretmek amacıyla ekran başına oturanlarda bol dedikodulu bu komediyi seyretmek zorunda kalıyor. Bu arada, zat-ı muhteremlerin süslü püslü giyindiklerini, kollarına pahalı saatler taktıklarını, kravat rengine göre gözlük çerçevesi kullandıklarını da belirtelim. Anlayacağınız dış cephe tamam. Ya içerisi? Dedik ya; spor adına tam takır, kuru bakır. Demek ki, trilyonların su gibi aktığı televizyon kanallarının patronları böyle istiyor.
Öyleyse, diyecek bir şey yok.
Franz Beckenbauer.. Dünyanın en ünlü savunma oyuncusu. Çağdaş libero kavramının yaratıcısı olarak kabul edilir. Top oynadığı sürece Avrupa ve dünyada yılın futbolcusuna aday gösterildi.
Kısacası
Franz Beckenbauer, dünyanın en saygın futbolcuları listesine adını altın harflerle yazdırmıştır.
Beckenbauer, Galatasaray-Kopenhag maçı öncesindeki hareketleri nedeniyle
Didier Drogba'yı sert şekilde eleştirmişti. Vay, sen misin
Drogbayı eleştiren. Adama bir küfür etmedikleri kaldı. O kerameti kendinden menkul sanan kişilerden birisi
'Bunak' dedi. Eleştiri hakkına elbette saygımız var.
Ancak, böylesine değil tabi ki. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin.
'Franz Benkenbauer kim?' diye sorduğunuzda bilmeyen kimseye rastlamanız pek nadir olur herhalde. Pekiyi,
Beckenbauer'e o sıfatı yakıştıran kişi dahil diğerlerini de alt alta koyun, yan yana da olur kim tanır.
Cevabını siz verin.