Siteler'de birbirinden güzel tasarımlara hayat veren Q'Zens Furniture&Interior Design, sektörün aranan 'marka'larından oldu. Firma, bugüne kadar yaptığı çalışmalarla adından başarıyla söz ettiriyor. Firmanın ortaklarından Yılmaz Doğan, 'başarının', 'marka olmanın' sırrını ise "işe tutku ile bağlanmak" sözleriyle açıklıyor.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1978 Erzurum doğumluyum. Ankara'ya 1981 yılında geldim. İlk ve orta öğretimimi Ankara'da tamamladım. Ardından Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'ni bitirdim.
Bizimki genç girişimcilik hikayesi
İşe başlama öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?
Benim için mesleğe ilk adım aslında ilkokulda kalemle, çekiç ve testereyi aynı anda tutmakla başladı. O dönemde amcamızın mesleği mobilyacılık olduğu için tüm boş vakitlerimde çıraklık yaptım. Bu deneyim benim için eşsiz bir okul oldu. Üniversite hayatına kadar bütün yaz tatilleri ve hafta sonlarım, Siteler Mobilya Sanayisi'nde birçok hayata dokunarak, farklı tecrübeler edinerek şu an yaptığım işin çıraklığını, kalfalığını, ustalığını yaparak geçti. Üniversitede de çalışma hayatım daha çok tasarım faaliyetleri üzerine devam etti. Üniversiteden sonra fark ettim ki ahşap benim için vazgeçemediğim bir tutku. Bu tutku sayesinde benimle aynı yaşam serüvenini paylaşan kuzenim İbrahim'le sıfır sermaye ile tutkumuzun peşine takıldık.
Sonra ne oldu?
Bizimkisi aslında bir genç girişimcilik hikayesi… Bütün cesaretimizi topladık ve 2003 yılında sıfır sermaye ile kurduğumuz 160 metrekarelik atölyede mobilya tasarım ve üretim faaliyeti yapmaya başladık. Zamanla sektörün dinamiklerini tanıdıkça yaptığımız işe profesyonellik katma kararı aldık. İşte asıl dönüm noktası bu oldu bizim için. Çünkü sektörde söz sahibi olmanın yolunun marka olmaktan geçtiğini kavradık. Bu bilinçle 2008 yılında kendi markamızı yaratma kararı aldık. Aslında bir markalaşma süreci yaşıyoruz. Bugün profesyonel bir yapılanma içerisinde Q'ZENS Furniture &Interior Design olarak sahip olduğumuz teknik ekiple özgün tasarımlar projelendiriyor ve uyguluyoruz. Projelerimizi yaklaşık 3 bin metrekarelik bir üretim alanında gerçekleştiriyoruz.
DÜNYA MARKASI İÇİN AR-GE ÇOK ÖNEMLİ
Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Mobilya sektörünün yazının başında dediğim gibi çok küçük yaşlardan beri içerisindeyim. İçinde bulunduğumuz sanayinin sorunlarını anlatsam günler alır. Ama Ankara'da Siteler örneği hep kan kaybediyor. Yıllar önce şehir dışından ANAKARA MOBİLYASI alınacağı için gelinen Siteler artık İnegöl'den mobilya bayiliği alan noktaya geldi. 400 milyar dolarlık dünya mobilya pazarında, 70 ülke arasında yaklaşık 2 milyar dolar pay alabilen ülkemizin yol alacağı çok büyük bir mesafe var. İthalat/ ihracat dengesinde cari açık konusunda eşsiz destekleyici sektör olan mobilya sektörü yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracatına karşılık 650 milyon dolarlık ithalatı ile 1.5 milyar dolarlık desteğe sahip bir sektör. 2050 yılında mobilya sektörünün 1 trilyon doları geçeceğini öngören pazar araştırmalarını dikkate alırsak sektörümüzün ülkemize katacağı katma değer ortada. Türk mobilya sektörü sıkıntılarını aşarak, tasarım ve Ar-Ge'sini güçlendirerek dünya markaları çıkaracaktır. ASİAD olarak mesleki örgütlülüğü en zayıf sektörlerden biri olan mobilya sektörü ve Siteler sanayisi ilgileneceğimiz ilk konuların başında geliyor.
STK'LARIN GELİŞİMİ BENİ UMUTLANDIRIYOR
Siz STK'lardaki aktif yapınızla da dikkati çekiyorsunuz. Ankara'da STK'lar ne kadar etkili?
Ankara sahip olduğu OSB'leri ve diğer üretim lokasyonları ile sanayi ve üretim araçları için bir cazibe bölgesi. Yerel yönetimlerin destekleri ile Ankara sanayisinin ve sanayicisinin Türkiye ve dünya çapında çok daha iyi konumlara geleceğine inanıyorum. Yerel yönetimlere düşen görevler kadar biz Ankara halkına da çok büyük görev düşüyor. Bu görevleri de ancak bizlerin bir örgütlülük ile yerine getirebileceğimize inanıyorum. Ankara'da son yıllarda bu örgütlülüğün çatısı olan STK'ların gelişimi beni umutlandırıyor. Bu bilinçle biz de 1989 yılında kurulmuş Ankara sanayisinin ve iş yaşamının en başarılı sivil toplum kuruluşlarından biri olmuş Ankara Sanayi ve İşadamları Derneği'ni (ASİAD) kısa süre önce yapılan genel kurul ile devraldık. Ben de ASİAD'ın Genel Sekreterlik görevini ve TÜGİ- AD'ın Parlamento İlişkiler Komisyonu Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyorum. Ankaralı sanayi ve işadamlarının sorunlarını çözmek, şehrimizin sorunlarına çözüm getirmek ve gelişen Türkiye vizyonunda Ankara'nın ve Ankaralı işadamlarının hak ettikleri yeri almaları konusunda bütün enerjimizle ve birikimimizle hep birlikte kentimizin kalkınmasında pay sahibi olacağız.
MARKA OLMANIN SIRRI İŞ TUTKUSU
Sektörde bu aşamaya nasıl geldiniz?
Küçük yaşlardan beri mobilya tasarım ve üretiminin bilfiil çalışarak içerisinde olmanın verdiği tecrübe, mekan kabuklarının, üretimini gerçekleştirdiğimiz mobilya formlarının etrafında şekilleniyor olması, mekan ile mobilyalar arasında bulunan nesnel ve biçimsel ilişki beni her nesnenin formunu, rengini, uyumunu sorgulamaya zorladı. Bu etkiyle tasarımın içerisinde yoğruldum, sonrasında tasarım eğitimi de aldım. Ama beni tasarım kadar tutku ile etkileyen şey "strüktür" oldu. Bence malzemenin sınırları, tasarımın önündeki en büyük engel. Bu nedenle nesnelerin sınırlarını zorlamak adına inşaat mühendisliği eğitimi aldım. Tasarım ve mukavemet arasındaki ilişki bize eşsiz deneyimler kattı. Tasarımlarımızın, üretimleri ile birebir örtüşmesi, detaycı ve bilimsel yaklaşımımız, üretimini gerçekleştirdiğimiz her ürünün taşıdığı yüklemelerin üzerinde performans göstererek yıllarca yaşayan kaliteli ürünler olması sayesinde bu birleşimin meyvelerini topladık. Mekan içerisinde en belirleyici unsur olan mobilyayı kendi bünyemizde sorunsuz üretiyor olmak mekânı oluşturan diğer yapı unsurlarının tamamını rahatlıkla üretebilmemizi ve koordine edebilmemizi sağlıyor. Bence marka olmanın en büyük sırrı 'işe tutku ile bağlanmak'.
BENSU ÇİFTÇİ
