Bütün dünyanın merakla beklediği
Dünya Kupası nihayet başladı. Spor kamuoyunun gündemini Brezilya'da yapılan bu dev organizasyon belirleyecek. Biz de bu haftaki yazımızı futbola ayıralım. Milyarlarca insanın takip ettiği böyle büyük organizasyonlardan biri olimpiyatlar diğeri de
Dünya Futbol Şampiyonası... Bu iki dev organizasyonda da ülke olarak çok da başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Futbolda
Şenol Güneş'li milli takımın kazandığı 3.'lük tarihte akıllarda kalan en önemli başarımız. Olimpiyatları saymıyorum bile. Çünkü saymaya kalkınca maalesef başarıların yanında kötü anılar da geliyor akla. Açılış organizasyonunu ve ilk maçı izledim. Tribünlerin tamamen dolu görüntüsü,
Brezilyalılar'ın ateşi onların gerçek bir futbol ülkesi olduklarını gösteriyor. Hoş stat dışında protesto eylemleri olsa da bu büyük organizasyona gölge düşüremedi olaylar.
Türkiye'de de maç saatlerine bakılmaksızın takip edilecek turnuva şüphesiz. Ama eminim ki ülkemizde bu turnuvayı takip edenler 'Biz niye yokuz' diyerek hayıflana hayıflana izleyecekler maçları. Belki de bundan hayıflanmayacak olanlar ise bu turnuvaya katılamayan, hangi formayı üzerlerinde taşıdıklarının farkında olmayan ve şu an tatil veya transfer telaşı içinde olanlardır.
Türk futbolunun
Brezilya'da temsil edilememesi başta federasyonun ve malzemecisinden teknik direktörüne kadar milli kadronun sorumluluğudur. Milli takımın da bulunduğu bir Dünya Kupası organizasyonu hiç şüphe yok ki bizim içim daha renkli ve keyifli olacaktı. Uluslararası organizasyonlara katılım konusundaki isteğimiz ve temennimiz tabi ki sadece futbol ile sınırlı değil. Tüm spor branşlarda böylesine büyük organizasyonlarda her zaman var olmalıyız. Olmalıyız ama
'katılmak da güzeldi' cümleleri kurdurmayacak sonuçlar alıp, bazılarının indirmeye çalıştıkları bayrağımızın alında göklerin süsü olduğunu ve hep dalgalanacağını göstermeliyiz…