Ülkemiz ve dünya siyasi konjonktürü politik nicelikleri olan, nitelikli siyasilerden yana fakir olduğu için sürekli bir gerginlik ve çatışma içinde yaşıyoruz.
Son zamanlarda demeyi o kadar isterdim ki, lakin neredeyse bütün zamanlarda sürekli bir Doğu-Batı çatışması neticesinde gündemden düşmeyen bu gerginliğin komplikasyonları ve artçıları olarak devam eten bölgesel ve ulusal gerginlikler potansiyel bir çatışma kıvamında muhafaza ediliyor!
Rusya'nın Gürcistan ve Çeçenistan gerginliği bitmemişken üstüne Ukrayna çatışması ve bazı bölgelerin özerklik ilanı, bazılarının Rusya'ya iltihakı ve ilhakı önümüzdeki yılların potansiyel gerginlik gerekçeleri olarak hazır bekletilecek.
Irak'taki mezhep çatışmaları, Suriye rejiminin katliam derecesindeki soykırımları,
(Soykırım sadece etnik kökenli olmayabilir, karşıt görüşün toptan yok edilmesine yönelik katliamlarda soykırım sayılır) da yıllarca belki de yüzyıllarca aynı coğrafyayı paylaşmak zorunda kalacak halklar için potansiyel bir çatışma argümanı olarak kalmaya devam edecektir.
Fitnenin hammaddesi olan İsrail'in bütün bölge ülkeleriyle çatışma ve işgal girişimlerinden bahsetmeye gerek bile yok!
Derken başımıza İran İslam Cumhuriyeti'nin (!) Yemen'deki mezheptaşlarını ayaklandırması ve onlara siyasi ve lojistik desteği bölgeyi diğerleri bitmemişken yeni ve önü alınamaz bir savaşın eşiğine getirdi.
Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, İran bölgede İsrail'in en büyük yandaşı, paydaşı ve müttefikidir diye.
Yakın ve uzak tarihin bütün derinliklerini ve dehlizlerini dikkatlice araştırın Pers ve devamı İran'ın bir tane yabancı ve/ veya farklı bir dine mensup bir milletle veya devletle savaşı olmuş mudur diye!
Kesinlikle yok! Varolduğu günden bu yana sürekli ve hep Müslüman ülkeler ve halklarla savaş halindedir.
İslam ümmetinin içinde bir ayrık otu gibi duran ve mezhebi fanatizmini resmi devlet politikası olarak sürdüren bu ülkenin ne İslamla ne Müslümanlıkla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Nifak ve bozguncu tavırları bugün bizim ülkemizde bile ektilerini sürdürmekte ve mezhep ihracına devam etmektedir.
Var olan siyasi yönetimlerin yöneticilerinde aranması gereken en öncelikli vasıf olan siyasi nitelik önemlidir elbette.
Bundan daha önemlisi ise geçmiş siyasi ve politik nicelikleridir. Siyasilerin adalet ve kutsal metinler yerine, politik niceliklerini öne çıkarmaları neticesinde siyasi nitelikleri belirginleşiyor. Genetik mirasın intikalinin tezahürü gerçekleşince, hak, hukuk, adalet, din, mezhep hak getire!