Öncelikle ve evvela bütün insanlık âlemine üç ayların hayır, huzur ve barış getirmesini, bereketi ve kardeşlik duygularıyla hepimizin sinirlerini ve önyargılarını yok etmesini dilemek istiyorum, ama dilim varmıyor!
Hiç olmayacak işleri başarabiliyoruz, uzaya gidiyoruz, insanlarla bir arada olmayacak hayvanları eğitebiliyor, bir arada yaşayabiliyoruz da, aynı ırktan insanlar olarak birbirimizin gözünü oymaktan geri kalmıyoruz, ne garip çelişki!
Adı
Müslüman ülkeler kutsal ayları kutluyorlar, kandil gecelerinde anma etkinlikleri düzenliyorlar ama bunlarla eşzamanlı olarak birbirlerini katletmekten de geri durmuyorlar, ne hazin çelişki!
Hangi mezhebe mensup olursak olalım, âlim ve fakih olmadıkça bu mezhebi kuralların inceliklerine ve diğerleriyle olan farklılıklarına hâkim değiliz ve olmamız da gerekmiyor. Hâkim olsak da bu diğerlerini düşman konumuna getirmez, getirmemesi gerekir. İnanmakla mükellef olduğumuz,
Allah (CC), Peygamber (SAV) ve
Kuran-ı Kerim ilkeleri doğrultusunda yaptıklarımızın karşılığı olmasa da, birbirimizin gözünü oymaktan ve kanını dökmekten geri durmuyoruz,
Müslüman olmadan önce insan olmamız gerekiyordu, bunu ıskaladık bunun neticesinde hayvani yanlarımızı
İslam diye yutturmaya mı çalışıyoruz, hayvani hırs ve duygularımıza
İslam maskesi mi taktık yoksa ne yaman çelişki! Bakın
İslam coğrafyasına, sabah işine gideceğinden, işinden de evine sağ salim dönebileceğinden emin olan neredeyse bir tek
İslam ülkesinden bahsedebiliyor muyuz?
Milliyetçilik dedik, kavmiyetçilik dedik, etnik ırklar dedik, mezhepçilik dedik o dedik, bu dedik de,
Peygamberimizin,
"Hepiniz İslam sancağı altında bulunan bir tek ümmetsiniz!" sözünü aklımıza getirmedik!
Peygamber buyruğuna bile savaş açmış durumdayız, bu nasıl bir çelişki!
Şimdi
Âlemlere rahmet olarak gönderilen
Efendimizin doğum haftasındayız.
Süslü cümlelerle bunu etrafa nutuk gibi arzedenlere biri çıkıp,
"İslam dediğiniz âleme bile rahmet olamayan Peygamberiniz hangi âleme rahmet olacakmış?" derse ne diyeceğiz?
İslam'ın şartının beş, imanın şartının altı olduğundan bahsediyoruz, ikisinin de başına
"İlk şart akıllı olmaktır!" ilkesini eklemeyi ihmal mi ettik, ne dersiniz?
Kelimeyi şahadette belirtilen,
"Abduhu ve rasulihi" esasındaki, önce insan, sonra resul ilkesi gibi, önce insan sonra
Müslüman olmamız gerçeğini nasıl ıskaladık?
Söylemek istesem de dilim varmıyor,
"Bütün İslam âleminin üç aylarını kutlarım" demeye, zira ortada ne
İslam âlemi var, ne
Müslüman âlemi, üç aylarda mıyız, güç aylarda mıyız bilemedim, ne kötü bir çelişki!