Şimdilerde başına "kaybolan" yazdığımız mesleklerden birçoğunu yaparak, yaşayarak ve nihayet peşlerine düşüp diyar diyar hikâyelerini kaleme alan yazar ve ressam M. Ali Diyarbakırlıoğlu ile söyleşimiz devam ediyor. Kaybolan meslekleri ve ustalarını kaleme almakla kalmayıp unuttuğumuz bu meslekleri tablolarda canlandıran Diyarbakırlıoğlu ile bugün konfeksiyonculara kafa tutan mesleği, terziliği konuştuk. "Terzicilik zor iştir, dikilen elbise ise kişinin ruhunu yansıtır" diyen Diyarbakırlıoğlu, terzilik ve ustalarını SABAH Ankara'ya anlattı.
Bize terzilikten bahseder misiniz? Nasıl bir meslektir, zor mu kolay mı terziliği öğrenmek?
Terzilik sabır, titizlik, temizlik ve güven isteyen meşakkatli mesleklerdendir. Uzun bir zamana yayılır terzi ustası olmak. Çırak olarak başladığınız bu meslek, iğne, iplik ve kumaşlara verilen bir ömürden bahsediyoruz. Terzilikte çırak olarak mesleğe başlayan çocuklardan bunlara uyması, ayrıca saygılı ve itaatkar olması istenir. Anne-baba her meslekte olduğu gibi çocuğunu çıraklığa verirken ustasına 'Eti senin, kemiği benim' der, bırakır giderdi. Yeter ki çocukları bir meslek sahibi olsun, hayatını kurtarsın, kimseye muhtaç olmadan yaşamayı öğrensin isterlerdi. Para onlar için ikinci planda kalırdı. Öte yandan terziler erkek ve bayan terzisi olarak ayrılmalarının yanında 'tüccar terziler' diye de ayrılırlar. Tüccar terziler dükkanlarının raflarında kumaşlar bulundururlar. Müşteri isterse buradan kumaş beğenir ve kumaş arama zahmetinden kurtulurdu. Genellikle tüccar terziliğini Yahudiler yapardı.
Her terzi aynı zamanda da usta mıdır, usta bir terzinin mahareti nerededir, usta ve terziyi birbirinden ayıran belirli koşullar var mı?
İlk olarak eskilere baktığımız zaman her terziye aynı zamanda da usta diyebilirdik çünkü çıraktan yetişen bu insanlar terzi olduklarında ustalaşmış olurlardı. Günümüzde bu durum biraz değişmiş olabilir. Çünkü usta ve çırak kavramı yok, bir terzinin yanında yıllarca iş öğrenen çırak göremiyoruz. Maharet kısmına geldiğimizde ise, ustanın mahareti çoktur ama ceket kolu bunlardan daha ağır basar. Ceket kolu takma işini genellikle ustalar yapar. Ismarlama elbise dikimine önem veren ve dikiş konusunda az çok tecrübe sahibi olan kişiler elbisenin yani ceketin koluna bakarak terzisinin ustalığını değerlendirirler. Kolay kolay terzi ustası kalfasına kol taktırmaz, iyi bir usta ceket ve pantolon işini kalfasına verir ama kol takma işini kendisi yapar. Kumaşın çizgileri omuz dikişlerinde birbirine denk olmalı, yakalardaki desenler birbirine paralellik arzetmeli, omuzla kol desenleri birbirini tutmalıdır. Bütün bu ayrıntılar terzinin ustalığını gösteren işlerdendir.
UFAK TEFEK TAMİRAT İŞLERİNİ YAPIYORLAR
Eskiden yapılanlar arasında en yaygın meslek olduğunu söylediniz terziliğin. Ne oldu da bu yaygın meslek yok olmaya yüz tuttu?
Tekstil sanayisinin gelişmesi, dikiş makinelerinin göz kamaştırıcı yeniliklerle çıkması seri üretimin tüketicinin her ihtiyacına karşılık verecek şekilde olması, terziliğe olan rağbetin azalmasına ve eskiden aranan, kazancı bol olan bu mesleğin yavaş yavaş kaybolmaya başlamasına neden oldu. Gelişen teknolojiyle birlikte geçilen seri üretim ve hızla değişen konfeksiyon modası terziliği yok etti. El emeği göz nuru ile yapılan her meslek gibi terzilik de teknolojiye yenik düştü. Şimdi terziler genellikle pantolon paçası dikme, elbise daraltma ya da fermuar dikme gibi ufak tefek tamirat işlerini yapıyor.
ELBİSE DİKTİRMEK BİR GELENEKTİ
Geçmiş
yıllarda terziye gidip takım elbise diktirmek babadan oğula geçen bir gelenekti. Terzilik çok eskilerden, insanoğlunun giyinme ihtiyacından doğan dikiş dikme beraberinde de terzilik mesleğinin doğmasına sebep olmuştur. Avlanmayı öğrenen insanoğlu hayvan derilerini de kendisine giysi yaparak soğuktan korunmayı bilmiştir. İlk önce kemik parçalarını iğne gibi kullanan insanlar, derileri birbirine ekleyerek giysiler yapmaya başlamışlar ve bununla terzilik mesleğinin ilk adımını atmışlardır.