Ünlü oyuncular Yıldız Kenter ve 2012'de vefat eden kardeşi Müşfik Kenter'in yıllarca hayat verdiği "Ramiz ile Jülide" isimli tiyatro oyunu, 1 Ekim'den itibaren Devlet Tiyatrolarında "perde" diyecek. Yazar Refik Erduran tarafından kaleme alınan oyunun yönetmeni, Devlet Tiyatroları Başrejisörü Ali Hürol, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda ilk kez sahnelenecek oyun hakkında "Çok önemli bir eser. Provalarda ağladığım anlar oldu. Seyirciyi de gülerken bir anda ağlatabilecek bir oyun hazırladık" dedi. Kenter Tiyatrosu'ndaki temsillerinde büyük beğeni toplayan Ramiz ile Jülide, 1 Ekim'de Şinasi Sahnesindeki prömiyerinin ardından, 2-13 ve 29-31 Ekim günleri arasında tiyatro severlerle buluşacak. Refik Erduran'ın yazdığı, Ali Hürol'un yönettiği oyunda başrolleri sanatçı Nurcan Sürer, Faruk Günuğur paylaşıyor. Kostüm tasarımını Gülümser Erigür, dekor tasarımını ise Sertel Çetinel üstleniyor.
"YAŞLILIK VE YALNIZLIK ÖN PLANDA"
Oyunun hazırlıkları hakkında SABAH'ın sorularını yanıtlayan Ali Hürol, Ramiz ile Jülide'de eski halinden biraz daha farklı olarak, "yaşlılık, onun getirdiği yalnızlaşma. İki insanın birbirine tutunma ihtiyacı"nın ön plana çıkarılacağını belirtti. Oyunda bulunan 900'lü hatlar, siyasette sağ-sol tartışmaları, gecekondulaşma gibi dönemin güncel toplumsal sorunlarının ise biraz daha geri plana alındığını ifade eden Hürol, "Bu öğeler oyunun duygusallığını komikleştirecek unsurlar olacak. Esas olarak yaşlılığın yalnız olarak geçirilmesi tarafını ele aldım. İnsanlar yaşlandıkça yükleri değişmez" dedi.
'İNSAN VARSA UMUT DA VARDIR'
Şinasi Sahnesi'nde perdelerini açacak Ramiz ile Jülide, iki insanın hikayesi üzerinden kadın-erkek eşitliği mücadelesi, toplumsal bozulma gibi problemlere eğiliyor. Oyunun konusu merak uyandıran tanıtımında şu ifadeler yer alıyor: "Hayatlarının sonbaharında iki insan, bir kadın, bir erkek: Jülide, Ramiz. Biraz çabalasalar bulacaklar sevgiyi... Ama 'ego'lar, 'sen-ben'ler ve nedeni bilinmez bir sürü 'engel' yokuşa sürecektir her şeyi. Gerçi insan varsa umut da vardır değil mi, Ramiz'ler, Jülide'ler hala yaşıyor değil mi? Öyleyse... Dur bakalım ne olacak..."