Marvel Comics'in hiç okuyucusu olmadım. Aslında çocukluğumda çizgi roman okumuşluğum vardır. Ama benimkiler öyle geride kaldı ki...
Radyolu Polisler'i,
Mandrake'yi,
Nat Pinkerton'u kim hatırlar? Ancak fantastiği hep sevdim. Bu yüzden fantastik sinemayı hep ciddiye aldım, bağrıma bastım, övüp savundum. Bir dönemde sırf bu tür filmlerin eleştiri yazılarını
Beyazperdede Kırmızı Filmler kitabımda toplamıştım. (Kim bilir hangi sahaf köşesinde belki bulunur!)
X-Men serisi de ilgimi çekmişti. Mutant (sözlükte 'değşinim' lafı var, ama asla tutmadı!) denen ve genlerindeki farklılık yüzünden çok özel yeteneklere sahip insanların düşsel serüvenleri, bilmiyorum Stan Lee-Jack Kirby ikilisinin 1963'te başlattıkları çizgi romanda hangi alt metinleri içeriyordu. Ama usta sinemacı Bryan Singer'ın elinde bu maceralar, adeta kaçınılmaz biçimde farklılık taşıyan, azınlık oluşturan insanların toplum içindeki itilmişliğine gönderme yapıyordu: Siyasal-ırksal gruplardan eşcinsellere dek... Ve toplam dörde ulaşan filmler, değişik yönetmenlerin eline geçse de bu temel özellik hep korunmuştu. Yüksek düzeyde bir görsellikle birlikte... Bu beşinci film, daha önceki özellikleri alt düzeye çekiyor. Amaç yeni bir üçlemeye kapı açmakmış. Böylece tüm oyuncular yerlerini yenilerine bırakıyor. Bir devam filmi olmayıp bir 'prequel/öncesi' filmi olan hikayede iki ana kahramanın, Magneto ve Profesör X, yani Charles Xavier'nin gençliklerini izliyoruz: Michael Fassbender ve James McAvoy'un oyunlarıyla. Yine eskilerden sadece Beast ve Mystique karakterleri var. Gerisi ise kayıp! Film çok parlak bir bölümle açılıyor. 2. Dünya Savaşı'nın sonlarında, 1944 Polonyası'nda çok yetenekli bir çocuk, bunu keşfetmiş olan bir Nazi liderince sınanıyor. Marifetlerini gösteremeyince de, annesi gözlerinin önünde kurşunlanıyor. Umut verici, etkileyici bir başlangıç. Ancak (ben unutmuşum) ilk film de Nazi kamplarında başlıyormuş. Sonra 1960'lara geliyoruz. ABD'den İsviçre'ye, Rusya'dan Küba'ya sürekli gezen film, bizleri ABD ile Sovyetler arasında Küba'da konuşlandırılan füzeler dolayısıyla patlak veren krize götürüyor. O yetenekli çocuk, Magneto olmuştur. Karşısında ise krizi kullanıp dünyayı bir atom savaşına sürüklemek isteyen uluslararası hain, eski Nazi, kendisi de mutant olan Sebastian Shaw vardır. Yepyeni ve gencecik mutant grubunun da katılmasıyla ekibimiz, hem felaketi önlemeye, hem de Magneto'nun şahsında simgelenen insan düşmanı mutant'ları yenmeye çabalayacaktır.
ÇİZGİ ROMAN HAVASINDA
Filmi en azından serinin ilk iki bölümü düzeyinde bulmadım. O parlak açılıştan sonra her şey, bir çizgi romanın genel ve yaygın akıl, mantık ve zevk düzeyine iniveriyor. Bir yandan habire Küba krizinde gerçekten de adı geçen Türkiye'yi anmalar veya perdeyi kaplayan John F. Kennedy görüntüleri. Öte yandan, bu gerçeklikle taban tabana zıt bir uçuk fantezi havası. Nerede, yine o krizden yola çıkarak bir mizah başyapıtı ortaya koymuş olan Stanley Kubrick ustanın
Dr. Strangelove filmi! Gerçi iyi şeyler de yok değil. Özel efektler filmden filme gelişiyor, her filmde öncekini aşıyor. Eski filmlerin oyuncularını, Hugh Jackman'den Halle Berry'ye, Patrick Stewart'tan Ian McKellen'a anıp özlesek de yeniler onları aratmayacak kadar iyi. Azınlıklara karşı genel anlayışsızlık ise yine ciddi eleştiriden nasibini alıyor. Ancak hikayenin ünlü Kubrick filmiyle benzerliği hiç de lehine olmuyor. Ve o keskin siyasal hicivle bu çocuklara/gençlere yönelik fantastik ve teknolojik masal, hiçbir biçimde kıyaslama kabul etmiyor. Ne yazık ki...
X MEN: BİRİNCİ SINIF **
(X-Men: First Class) Yönetmen: Matthew Vaughn Senaryo: Jane Goldman, Ashley Miller, Jamie Moss, Zack Stentz Görüntü: John Mathieson Müzik: Henry Jackman Oyuncular: James McAvoy, Michael Fassbender, Kevin Bacon, Rose Byrne, Jennifer Lawrence, January Jones, Nicholas Hoult, Jason Flemyng, Oliver Platt Fox filmi