KÜRŞAT BAŞARAnnem 70'li yıllardan beri dizi izler. Amerikan dizileriyle entrikaları tanıdı, Brezilya dizileri ile devam etti. Şimdi Türk dizilerini kaçırmıyor, üç bölüm sonra ne olacağını bilir. Bir dizinin ilk bölümünü izlesin, akıbetini söyler ve doğru çıkar. Annemin sevmediği dizinin birinci olma şansı yok.
Türkiye'de gazetecilik mesleğinin heyecanı bitti. Gazetecilik heyecanlı bir iş demek, yani haber yapmak demek. Kültür sanat sayfası da yapsan, haftalık röportaj da yapsan, siyasi yazı da yazsan heyecan verici bir şeyler yapıyor olman lazım. Eskiden gazetecilik öyle bir şeydi, şimdi artık böyle yapılmıyor.
Yazıdan uzak kalmam mümkün değil. Bir Balkan hikayesi senaryosu yazıyorum. Bu bir aşk hikayesi, 1911-1915 yılları arasında Balkanlarda başlıyor, Çanakkale'de sona eriyor. O dönemin coğrafyası son derece karışık. Makedonya'dan, her ırktan, dinden insan olan bir coğrafyadan bahsediyoruz. Ana kahramanlarımız Arif ve Zeynep. atv için yazdığım bu dizide Zeynep'i Tuğçe Kazaz oynayacak.
Dİzi, her şeye rağmen vazgeçmeyen, o halkın, o insanların var oluş mücadelesini anlatıyor. Kendi doğup büyüdüğün topraklarda, bir başka ırktan, başka dinden birileri ile birlikte büyüyorsun ve orası senin. Beraber oynuyorsun çocukken, sonra günün birinde bir şeyler oluyor ve sen onlarla düşman konumuna geliyorsun. Ya onları öldüreceksin ya da oradan gideceksin!
O, televizyon dünyasının en efendi kişiliğidir. 2000 yılıydı, Fatih Altaylı ile birlikte başladığımız Başka Yerde Yok adlı programı bir süre sonra Kürşat Başar'la sunduk. Beklenmeyecek bir anda, bir espri patlatırdı; gülme krizine girmemek için kendimi zor tutardım. Eğlenerek sunduğumuz bir programdı Başka Yerde Yok. Kürşat Başar 50'sine gelmeden, bazı şeyleri değiştirme cesareti gösteren erkeklerden. Onun için, başkalarının ne düşündüğü önemli olmadı hiç. Gazeteciliği, artık heyecanı kalmadı diye bıraktı, müziğine yoğunlaştı. Burçin Büke ile birlikte kurdukları Kürşat Başar Dörtlüsü'nün yakında albümü çıkıyor. Her ay, birlikte muhteşem konserler veriyorlar. Başar şimdi de, yakın arkadaşları olan yapımcı Tarkan Karlıdağ ve Serdar Akar'dan gelen teklif üzerine, atv'de eylül ayında başlayacak, Balkan Harbi'nden Çanakkale Savaşı'na kadar olan dönemde geçen bir aşk hikayesi dizisinin senaryosunu yazıyor. Bu dizi için bugüne kadar 75 kitap okumuş. Heyecanla anlattı, ben dinledim. Arada yine kahkahalara boğularak tabii...
- Bazı insanların belli bir süre sonra basından uzaklaştığını fark ediyorum. Neyle ilgili bu, ruhla mı?
- O kadar çok şeyle ilgili ki (gülüyor). Birincisi, Türkiye'de çalışma düzeniyle ilgili. Gazetecilik heyecanlı bir iş demek, yani haber yapmak demek. Türkiye'de gazetecilik mesleğinin heyecanı bitti. Kültür sanat sayfası da yapsan, haftalık röportaj da yapsan, siyasi yazı da yazsan heyecan verici bir şeyler yapıyor olman lazım. Eskiden gazetecilik öyle bir şeydi, şimdi artık böyle yapılmıyor. Gazeteciliğin şekli değişti Türkiye'de. Türkiye'de gazete patronluğu gibi bir şey yok yani. Bir tür sigortacılık gibi yapılıyor. Bu yüzden gazeteciliği bıraktım.