* Isınma hareketleri haftalar öncesinden başladı. Paris Hilton geliyordu. Bir reklam filminde Arda Turan'la birlikte oynayacaktı. Uçaktan çıkışı bile mevzu edildi. Merdivenlerden inerken aşağıda kameraları görünce gerisingeri içeri girmiş de, güneş gözlüğünü mü takmış, yoksa makyaj mı yapmış? Ya gerçekler gizli kalır da gün yüzüne çıkarılamazsa diye, bu soruya dört koldan cevap arandı.
* Sinan Çetin'in çektiği reklam filminde, bir dendi ki kapristen bunalttı, bir dendi ki yok hayır çok tatlı ve mütevazıydı, bir dendi ki bilmem kaç saat geç kalıp bekletti, bir dendi ki böyle profesyonellik hayatta görülmedi. Tanrım, o mu, öteki mi? Kafalar hep bu kritik seçimle meşgul edildi; vatandaş gitti geldi, kontrpiyede kaldı!
* Ayşe Arman'ın, Paris Hilton'la röportaj yaparak arkadaş olması elbette ki kaçınılmazdı. Hilton ve Arman, mevzun bacaklarıyla birlikte poz verdiler. Hilton, Arman'ın takılarını çok beğendi, bir tweet atıp çok eğlenceli bir gazeteciye röp verdiği bilgisini bilmem kaç milyon takipçisiyle paylaştı. Arman çok sevindi, ona takılarını hediye etmeyi düşündü. Kaynaştılar.
* Akabinde firmanın Paris Hilton'la ilgili aydınlatıcı düzeltmeleri de geldi: O kadar mütevazıydı ki elbiseleri kendisi katlamış, planlanandan uzun kalmış, set ekibiyle köfte-ekmek bile yemişti. O derece canımızdı.
* Arda Turan cephesinde de günler boş geçmiyordu. Oradan da saç modelinin değişmesi ve Cem Yılmaz'ın buna laf atması gibi şık hareketler geldi ("Arda o saç ne lan, nasıl bir modelsin" demek, diyen Cem Yılmaz olunca "espriyi patlatmak" oluyordu!). Sinem Kobal'ın müstakbel kayınvalidesi Yüksel hanımla çeyiz alışverişi fotoğrafları zaten magazin eklerinin yemek tarifi/fal/bulmaca gibi sabitlerindendi. Bu defa mücevher meselesine 180 bin liralık bir giriş yapılmıştı.
* Düşünün ki, bu aşamada daha reklam filmi gösterime girmemişti. Sevdiğiniz reklamları düşünün. Hangisinin çekim hikayesine bu denli vakıfsınız? Hangisini seyretmezden önce hakkında bu kadar çok şey biliyordunuz?
* Ve beklenen an: Reklam filmi dönmeye başladı. Nasıl yani? Bu şey gerçekten 2012 Türkiyesi'nde, ülkenin en meşhur, bu işten en çok kazanan reklam yönetmeni tarafından mı çekildi? 'Yöneticimiz uyuyor mu?' devrinden kalma gibi duran, türlü taşra imkansızlıklarında kotarılmış duygusu veren, başka bir döneme, başka bir estetiğe, başka bir zekaya ait olan bu reklam filmi için mi onca tantana koparıldı? Ha, my darling?
* 90'larda Türkiye'de moda sektörü bugüne kıyasla çok çok cılızken, yerli moda dergileri yabancılara 'makas atma' yöntemiyle çıkarılırken... 'Styling' Satürn kadar uzak bir gezegenken, moda fotoğrafçıları ve editörleri bu işi kafa göz yara yara yaparken... Gazete muhabirlerine moda çekimi yaptıran bazı dergiler vardı. Fotoşopun keşfedilmediği günler olmasına rağmen hissederdik ki bu fotoğraflar fazla cascavlak, fazla doğrudan, fazla çıplak... Bu reklam beni o günlere götürdü.
* Akbatı'da takılan herhangi bir Apaçi, Arda Turan'dan daha iyi oynayabilirdi herhalde. Ama oyunculuk yeteneği olmaması onun suçu değil, herkesten Mustafa Sandal performansı bekleyemeyiz. Yönetmen herhalde bunun için var.
* Çocukken Barbie'lerimizi giydirirken, kendi icat ettiğimiz lisanlarda konuştururduk da onları. Paris Hilton'un kabinde "What?"laması anlaşılıyor da, filmin en sonunda Barbie fiziğine uyumlu olaraktan bizim o Japoncamsı, Çincemsi Barbie dublajından yapar gibi. "Paris seçti, De Facto yaptı, Arda bayıldı," cümlesini, 10 dinlemeden önce anlayan?
* Sinan Çetin, biraz bozuk... Evinin arka bahçesinde karısı ve iki oğlunu oynatarak çektiği Çanakkale filmine 'entelektüel anlamda destek verilmemesine' kırgın... Şirin Sever'in Jurnal programında (a Haber) "Paris Hilton'la komedi çekmek istiyorum," dedi. Madem kadrini kıymetini bilmedik, madem barış istemiyoruz, o da gidip komedi çeker! E çekmiş işte, biz bunu absürt komedi hanesine yazarız onun, olmaz mı öyle?
* Bazı hoşunuza giden bir hikaye vardır, bir sahne vardır, bir melodi bir mimik bir şey vardır, ama ürünü mümkün değil hatırlayamazsınız. At o reklamı çöpe! Burada ürünü biliyor muyuz? Evet. Çıkan haberlerde de geçirildi adı hep, filmde de ekranda yazılı: De Facto. Bu açıdan sorun olmadığına göre, bu reklam başarılı mı sayılıyor?
* Bunca zeka ve zevk kıtlığına rağmen, haberi en çok yayımlanan, sosyal medyada en çok bahsi geçen reklam bu değil mi? 'Beğenilsin beğenilmesin, önemli olan konuşturmak' kafası hakimken, gündelik hasbıhalde hemen konusu açılan reklam bu değil mi? Bu kadar bombardıman sonucunda hafızalara kazınan, kuvvetle muhtemel ki "Deneyelim madem," dedirtecek reklam bu değil mi? O zaman çok mu başarılı bu reklam? Bu reklamın reklamı? Hangisi? What?