Söylemesi ayıp, gezmeyi biraz seven bir tip olduğumdan, ikizlerimin kırkı çıktığından beri, 'Bu çocukların hava alması lazım,' bahanesiyle sık sık topluyorum çocuklarla annemi, atıyorum kendimi sokaklara. Fakat bebeklerle her dışarı çıkışımda insanlığa karşı umudum biraz daha azalıyor. Evet, bir zamanlar ben de dünya umurunda olmayan genç bir kızdım ve dünya umurumda değildi ama yolda bebekli bir aile gördüğümde en azından bir gülümsüyordum be kardeşim. Şuna karar verdim ki, eğer biri sokakta bebek görüp de gülümsemiyorsa, ben o insandan korkarım. Yanlış anlamayın lütfen, 'Ben ikizlerle sokağa çıkıyorum, herkes etrafımızda pervane olsun,' değil derdim. Ama yani bir pusetin ucundan tutup, vapurun yüksek girişli salon kısmına geçmeye yardımcı olmak da kimsenin belini sakatlamaz herhalde.
ALTYAPI SORUNU
Hele bir gün bir alışveriş merkezinin girişinde, beni kucağımda uyuyan bebeğimle zorla X-RAY'li kapıdan geçirmeye çalışan güvenlik görevlisini unutamam. Ayrıca buradan duyurayım, eğer bir gün bir AVM'ye bomba sokmak istersem, bunun için bir bebeği kullanmaya hiç ihtiyaç duymam, çok daha kolay bir şekilde yapabilirim çünkü. Bu arada, nadiren de olsa karşımıza çıkan, elinden gelen her yardımı yapan, arada da bebekleri seven dünya tatlısı insanları tenzih ederim elbet. Bebekli insanları sokaktan soğutan en önemli neden ise şehrin altyapısı. Yeri gelince 'dünya metropolü' diye hava attığımız İstanbul'un altyapısı malum, özellikle engelliler ve bebekliler için kabus gibi. Bir kere pusetle toplu taşıma araçlarına binmek imkansız gibi bir şey. Bizim birkaç kez pusetleri kapatmadan minibüse binebilmişliğimiz var ki, inince kendimizi Malazgirt Meydan Savaşı'nı kazanmış gibi hissettik. Yolların durumu zaten içler acısı. Bebek arabasıyla girip çıkmayı kolaylaştıran küçük rampalar çok az yerde var. Vapura binmek için kullandığımız iskelelerdeki çıkıntılar bile pusetli annelerin kabusu. Anlayacağınız şehir biz bebelilere haram. Ama ben artık çıktığım yoldan geri dönemem. Çünkü bizimkiler sokağa çıkmaya o kadar alıştı ki, iki gün çıkmayalım, akşama kadar mızır mızır mızıldanıyorlar. Montları giyip pusetlere oturunca da dışarı çıkılacağını anlayıp, sus pus asansörün gelmesini bekliyorlar. Neyse, lafı uzatmayayım, bebekler bekliyor, bir Beşiktaş çarşısına kadar gidip geleceğiz, görüşmek üzere sevgili okur...